Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş: “Eserlerimizin peşine hafiye gibi takılıyoruz. Bunlarla ilgili süreçleri ciddiyetle takip ediyor ve sonunda listemizde olan eserlerin Türkiye’ye gelebilmesini temin etmek için gayret sarf ederek sonuç alıyoruz.”
Bakan Kurtulmuş: “Terör olaylarında olduğu gibi ülkelerin samimi iş birliğinin sağlanmaması halinde tarihi eser kaçakçalığının önüne tam manasıyla geçilebilmesi mümkün değildir.”
Bakan Kurtulmuş: “Beklediğimiz eser sayısı 56’dan 55’e düşmüştür. Bu eserlerimizi de inşallah en kısa sürede getirmek için gayretlerimizi artıracağız.”
Türkiye’nin kültürel alt yapısına iki önemli eseri daha kazandırmış olmaktan dolayı büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Bakan Kurtulmuş, “Eserlerimizin peşine hafiye gibi takılıyoruz. Bunlarla ilgili süreçleri ciddiyetle takip ediyor ve sonunda listemizde olan eserlerin Türkiye’ye gelebilmesini temin etmek için gayret sarf ederek sonuç alıyoruz.” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Türkiye’ye iadesi sağlanan binlerce yıllık tarihi eserlerden Altın Taç ve Dağ Keçisi Figürini’nin tanıtım töreninde yaptığı konuşmada, terör olaylarında olduğu gibi, ülkelerin samimi iş birliğinin sağlanmaması halinde tarihi eser kaçakçılığının önüne tam manasıyla geçilebilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
İskoçya’dan geçtiğimiz hafta Türkiye’ye getirilen 2 bin 400 yıllık Karya Dönemi’ne ait Altın Taç’ın müzelerimize değer katacağını dile getiren Bakan Kurtulmuş, eserin çok nadide ve dünya ölçeğinde belki de benzeri olmayan eserlerden birisi olabileceğini kaydetti.
Altın Taç eserinin, döneminin çok zenginlerinden birisinin mezarına bırakılmış bir hatıra olduğunun anlaşıldığını belirten Bakan Kurtulmuş, Türkiye’de binlerce yıllık eserlerin görkeminin günümüzde artık görülemediğine işaret etti.
Erzurum’daki müzeden kaçırılarak yurt dışına çıkarılan Dağ Keçisi Figürini’nin geri getirilmesi için büyük mücadeleler verildiğini anlatan Bakan Kurtulmuş, bu tarihi eserin de yaklaşık olarak M.Ö. 2 binli yıllara tarihlendirildiğini kaydetti.
Dağ Keçisi eserinin gelmesiyle birlikte, bekledikleri eser sayısının 56’dan 55’e düştüğüne işaret eden Bakan Kurtulmuş, bu eserlerin de en kısa sürede getirilmesi için gayretlerini arttıracaklarını dile getirdi.
“Fevkalade Büyük Bir Hassasiyetle Çalışıyoruz”
Türkiye’nin tarihi ve kültürel zenginliğinin öteden beri bazı çevrelerin ilgi odağı olduğunun altını çizen Bakan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Dünyada bugün bilinen ve ne yazık ki öteden beri var olan mafyatik bazı yapılar eski eserleri bulundukları topraklardan kaçırıp bunları belli yerlere pazarlayarak belli piyasasını oluştururlar. Ne yazık ki, bazı ülkelerde de -önemli bir kısmı da sanata çok önem verdiğini zannettiğimiz ülkeler- bu kaçırılan eserler koca koca müzelerde, bir takım sanat galerilerinde sergilenir. Yani bir şekilde bu eski eser kaçakçılığına göz yumulduğu, değer verildiği için bu eski eser kaçakçıları dünyanın her yerinden bulabildikleri eski eserleri kaçırır ve belli yerlere pazarlarlar. Ülkemizden de yıllar içerisinde maalesef eski eserler kaçırılmış ve yurt dışında sergileniyor. Bugün dünyanın büyük müzelerinin hemen hemen tamamında Türkiye’den kaçırılmış olan çok sayıda eserin var olduğunu biliyoruz.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak tarihi eserlerin iadesi hususunda fevkalade büyük bir hassasiyetle çalıştıklarına vurgu yapan Bakan Kurtulmuş, “Bugün yaptığımız törenin de esas amacı eserlerimize sahip çıkma gayreti içerisinde olduğumuzu bütün dünyaya göstermektir. Eserlerimizin peşine hafiye gibi takılıyoruz. Bunlarla ilgili süreçleri ciddiyetle takip ediyor ve sonunda listemizde olan eserlerin Türkiye’ye gelebilmesini temin etmek için gayret sarf ederek sonuç alıyoruz.” dedi.
Bakan Kurtulmuş’tan Dünyaya Çağrı
“Suriye’de devam eden iç savaşın ağır faturalarından birisi dünyanın en büyük tarih ve medeniyet merkezlerinden birisi olan Şam’ın, Halep’in ve diğer tarihi şehirlerin, o tarihi güzelliklerinin bir şekilde tahrip edilip, kaçırılıp bir şekilde Avrupa’daki büyük müzelerde sergilenecek olmasıdır.” diyen Bakan Kurtulmuş, uluslararası camiaya da seslenerek şöyle konuştu:
“Medeni dünya olarak el birliği, gönül birliği ile insanlığın kültürel mirası olan tarihi eserlere sahip çıkalım, tarihi eser kaçakçılığının önüne geçelim, bunun için uluslararası alanda sadece polisiye ya da diplomatik alandaki tedbirler değil, aynı zamanda kültürel alandaki iş birliklerini de artıralım ve her taş nasıl yerinde ağırsa, her eser kendi yerinde, ait olduğu coğrafyada, mekânda ağırdır. Bütün uluslararası alanda kaçırılan eserlerin geri getirilebilmesi için çaba sarf edelim. Türkiye olarak bu konuda önemli bir mesafe aldığımızı ifade etmekten dolayı büyük bir onur duyuyorum. Bu konuda hafiye gibi bütün eserlerimizin peşine düştüğümüzü bir kere daha tekrarlıyorum.”
Altın Taç
İskoçya’nın Edinburgh şehrinde üç Türk vatandaşında ele geçirilen ülkemiz kökenli altın tacın iadesi için çalışmalar 2010 yılında başlatıldı.
Eserin yurt dışına çıkarılışına ilişkin kriminolojik bir veri elde edilemediğinden şahıslar hakkında İskoç makamlarınca bir ceza davası açılması mümkün olamadı.
Bakanlığımıza karşı tacı elinde bulunduran şahıs tarafından 2013 yılında İskoçya’da “multiplepoinding” yani mülkiyetin tespiti davası açıldı.
Bu gelişme karşısında Bakanlığımızca ülkemiz adına davaya taraf olunarak, eserin ülkemiz kökenli olduğuna yönelik argümanlar mahkemeye delil olarak sunuldu.
Taç üzerinde hak talep eden şahısın talebini geri çekmesinin ardından anılan eserin mülkiyeti İskoç hakim tarafından Türkiye’ye verildi.
Bakanlığımızca gerçekleştirilen çalışmaların bir sonucu olarak erişilen bu karar yasadışı yollarla köken ülkelerden çıkarılan kültür varlıklarının iadesi alanında önemli ve mutluluk verici bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Anadolu Medeniyetleri Müzesine teslim edilen eserde yapılan stil-kritik değerlendirmeler neticesinde, M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendiği ve büyük olasılıkla Anadolu’nun eski Karya (günümüzde güneybatı Anadolu) bölgesine ait bir eser olduğu anlaşılıyor.
Varlıklı bir kişiye ait mezara ölü hediyesi olarak bırakıldığı düşünülen esere en yakın örnek Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde sergilenen Prenses Ada’ya ait altın taç.
Dağ Keçisi Figürini
Alman ve Fransız polisi tarafından Fransa’da tespit edilen bir eserin daha önce Erzurum Müzesi Müdürlüğünden çalınmış olan, bronzdan yapılmış, M.Ö. 2 binin sonuna tarihlendiği düşünülen, “INTERPOL Uluslararası Çalıntı Sanat Eserleri Veri Tabanı” üzerinden dünya genelinde araştırılan eser olduğu Bakanlık tarafından teyit edilmişti.
Bunun üzerine eserin Türkiye’den çalındığına ilişkin kanıt ve bilimsel raporlar İçişleri Bakanlığı ile Paris Kültür ve Tanıtma Müşavirliği koordinasyonunda hazırlanarak ilgili birimlere iletilmişti.
Eseri elinde bulunduran kişinin ülkemizce sunulan deliller ışığında, söz konusu kültür varlığının çalıntı olduğunu öğrenmesi üzerine, Erzurum Müzesinden çalınmış olan Dağ Keçisi figürinini iyi niyet zemininde Paris Kültür ve Tanıtma Müşavirliğine teslim etmiş ve Türkiye’nin Paris Büyükelçiliğinde muhafaza altına alınmış.
Yasadışı yollarla ihraç edilmiş kültür varlıklarının iadesinin sağlanmasında gerek uluslararası yardımlaşma gerekse de Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı arasındaki örnek iş birliğinin bir sonucu olarak önemli bir yer edinen eser, Bakanlık uzmanları nezaretinde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğüne teslim edildi.
Binlerce yıllık geçmişe sahip olan iki değerli eser Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.
(29.01.2018)