Kültür ve Turizm Bakanı Avcı: "Özellikle 2016 yılında turizm alanında yaşanan kriz vesilesiyle gördük ki Türkiye olarak meğer gerçek potansiyelimizin çok çok azını değerlendirebiliyormuşuz, hem kültür hem turizm alanında"
Bakan Nabi Avcı: "Turizm alanını, otomatiğe bağlanmış üç pazara Rusya, İngiltere ve Almanya pazarına ve onlara dönük 'deniz, kum, güneş turizmine' bu paranteze hapsetmişiz. Oysa Türkiye, eğitim, sağlık, macera, arkeoloji, tarihi eserler, yeni miras alanları, kış turizmi, gastronomi gibi akla gelebilecek bütün turizm alanlarında dünyanın en önde giden destinasyonlarından biri olmayı çoktan hak etmiş bir ülke"
Bakan Avcı: "Ama bunu yapamamış olmamız, bu potansiyelimizi gereği gibi değerlendirememiş olmamazın en önde gelen nedeni, yetişmiş insan gücümüz, bu potansiyeli karşılayacak nitelikte olmayışı"
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, "Özellikle 2016 yılında turizm alanında yaşanan kriz vesilesiyle gördük ki Türkiye olarak hem kültür hem turizm alanında meğer gerçek potansiyelimizin çok çok azını değerlendirebiliyormuşuz." dedi.
Bakan Avcı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ve üniversitelerin tarih, edebiyat, sanat, kültür ve turizm alanındaki akademik birim yöneticilerinin katılımıyla, gerçekleştirilen toplantının açılışında konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Takdim Töreni'ndeki konuşmasında doğrudan YÖK'ü işaret ederek, özellikle müzik alanında bir yükseköğretim kurumuna ihtiyaç olduğunu, bunun da YÖK tarafından dikkate alınacağını vurguladığını aktaran Bakan Avcı, "Orada işaret edilmemiş olsa da biz de tabii Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak bu vazifenin paydaşı olduğumuzun bilinciyle bugünkü toplantıyı bunları konuşabileceğimiz ve bunun da belki ilk tasarımlarını müzakere edebileceğimiz bir toplantı olarak değerlendirebiliriz." diye konuştu.
Akademi ile siyasetin birlikte projeler üretmesinin önemine değinen Avcı, salondaki öğretim üyelerine, "Kültür ve Turizm Bakanlığı, sizlerin hem yetiştireceğiniz öğrencileriniz açısından hem de üniversite içinde yaptığınız ve yapacağınız çalışmalar açısından sahadaki en önemli paydaşınız." diye seslendi.
Bugüne kadar bu iş birliği potansiyelinin gereği gibi değerlendirilemediğini vurgulayan Avcı, "Evet birlikte yaptığımız projeler var ama yeterli değil." dedi.
Kendinizi Daha Az Yalnız Hissedeceksiniz
Toplantının hazırlık aşamasında, YÖK Başkanı Saraç ve ekibi ve bakanlığının, YÖK ve üniversiteler arasında birlikte neler yapabileceği konusunu iyi bir çerçeveye kavuşturduklarını anlatan Avcı, "En azından programların tasarlanmasından illerde üniversitelerde yapabileceğiniz etkinliklerde bakanlık olarak biz ne tür destekler sağlayabiliriz, bunun çerçevesi az çok belirlendi. İnşallah önümüzdeki dönemde kendinizi daha az yalnız hissedeceksiniz." diye konuştu.
Özellikle sanat, edebiyat ve iletişim fakültelerinden beklentilerini aktaran Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde hiçbir iletişim fakültesinin açılmasına onay vermediğini bildirdi.
Bunu da çok bilerek ve direnerek yaptıklarını belirten Avcı, "Çünkü işin iyice tadı kaçmaya başlamıştı. İletişim fakülteleri benim en son bildiğim 52 idi. Şu andaki tam sayısını bilmiyorum. Türkiye'nin nitelikli iletişimcilere ihtiyacı var doğru ama iletişim fakültesinden mezun olacak gençlerin istihdamı açısından bu sayıların belli ölçekte tutulması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Avcı, kendisinin de aynı alandan geldiği için bu taleplere daha rahat direnebildiğini, örnek olarak gösterdiği dişçilik fakülteleri konusunda ise o kadar direnç gösteremediğini belirtti.
Bakan Avcı, "Onlar da belli bir sayısal artıştan sonra inşallah bir niteliksel sıçramayı da gerçekleştirirler diye ümit ederek, teselli buluyorum." değerlendirmesini yaptı.
Çok Nitelikli Yetişmiş Elemanlara İhtiyacımız Var
Bakan Avcı, şöyle konuştu:
"Kültür Bakanlığı olarak çok nitelikli sanat tarihçilerine, çok nitelikli arkeologlara, çok nitelikli kütüphanecilere, bilim araştırmacılarına ihtiyacımız var. Özellikle 2016 yılında turizm alanında yaşanan kriz vesilesiyle gördük ki, hem kültür hem turizm alanında Türkiye olarak meğer gerçek potansiyelimizin çok çok azını değerlendirebiliyormuşuz.
Turizm alanını, otomatiğe bağlanmış üç pazara Rusya, İngiltere ve Almanya pazarına ve onlara dönük 'deniz, kum, güneş turizmine' bu paranteze hapsetmişiz. Oysa Türkiye, eğitim, sağlık, macera, arkeoloji, tarihi eserler, yeni miras alanları, kış turizmi, gastronomi gibi akla gelebilecek bütün turizm alanlarında dünyanın en önde giden destinasyonlarından biri olmayı çoktan hak etmiş bir ülke.
Ama bunu yapamamış olmamız, bu potansiyelimizi gereği gibi değerlendirememiş olmamazın en önde gelen nedeni, yetişmiş insan gücümüz, bu potansiyeli karşılayacak nitelikte olmayışı. Dolayısıyla bütün bu alanlarda sağlık, kış, gastronomi, sanat tarihine kadar milli miras alanlarına kadar pek çok alanda çok nitelikli yetişmiş elemanlara ihtiyacımız var ve onları da siz yetiştiriyorsunuz, yetiştireceksiniz."
Çalışanları içerisinde uluslararası nitelikte olanların da bulunduğunu ifade eden Avcı, "Özellikle genç çalışanlarda pek çok temel alanda, yani Türkçe ve yabancı dil alanında çok ciddi zaafiyetler var." dedi.
Yöredeki Tarihi Mirasa Göre Program
YÖK'ün yürüttüğü üniversitelerdeki misyon farklılaşması çalışmasını da dile getiren Avcı, şöyle devam etti:
"Bu projeyi, sadece üniversite düzeyinde değil, aynı zamanda aynı alanda çalışan fakülteler düzeyinde de gerçekleştirmemizde büyük yarar var. Üniversitelerin turizm türlerine ilişkin programlarını geliştirirken, herkesin dağcılıkla ilgili programlar geliştirmesi gerekmiyor ya da arkeoloji, sanat tarihi alanında çalışmalar yapan bölümler bile kendi aralarında yöresel imkanları da göz önünde bulundurarak, her bir üniversitemiz her bir fakültemiz, bölümümüz kendi bulunduğu yöredeki tarihi mirasa göre kendi programlarını oluşturabilecek esneklikte yapılandırılmalıdır diye düşünüyorum."
Bakan Avcı, konuşmasında, üniversitelerin önemine işaret ederken, sosyolojinin önemli isimlerinden Daniel Bell'in bir anısını da aktardı.
Bell'in, daha çok dar gelirli çocukların devam ettiği New York City Üniversitesi'nden mezun olmasına rağmen, döneminde seçkin düşünürlerin yetişmesinin nedeninin belediyenin tahsis ettiği bir binada kurulan fikir kulüpleri olduğunu anlattığını vurgulayan Bakan Avcı, bu fikri, kendisinin de görev yaptığı Bilgi Üniversitesine de ilettiğini anlattı.
"Biz burada kulüp kuramayız ama el el altından kahve ve pastahaneleri örgütleyelim bir süre sonra oradan çok güzel entellektüel hareketlilik doğar." dediğini aktaran Avcı, üniversite yönetiminin de bunu yaptığını ve sonuçta bölümler arasındaki bir rekabet başladığını, bunun olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade etti.
Bakan Avcı, öğrencilerin formel dersler dışında kendi yeteneklerini, heveslerini gerçekleştirebilecekleri, arkadaşlarıyla bir araya gelebilecekleri ortamları hazırlamanın üniversite yönetimlerinin de görevi olduğunu kaydetti.
Salondaki akademisyenlere, "Siz muhtemelen 'bizim ona söylememiz lazım ama o bize söylüyor bu işte bir yanlışlık var' diye düşünebilirsiniz." diyen Avcı, çizgi film kahramanı Red Kit'ten de durumu örnekleyen bir hikaye anlattı.
(28.12.2016)