Kültür ve Turizm Bakanı Avcı: “Yerli ve yabancı operatörler ile sektörün temsilcileri, Türkiye'deki olağanüstü halin, Türkiye'ye gelecek turistler açısından hiçbir olumsuz etkisi olmadığını, Türkiye'nin bütün tatil yörelerinde hayatın normal akmakta olduğunu, hatta olağanüstü halin aslında gelen turistlerin, misafirlerin güvenliği bakımından ayrıca bir önemli katkısı olduğunu biz de söylüyoruz, onlar da söylüyorlar.”
Bakan Avcı: “Genç-Des programı kapsamında, 15 Temmuz sonrası temaları öne çıkaran projelere öncelik vermeye çalışıyoruz.”
Bakan Avcı: “FETÖ soruşturması kapsamında bizde bugüne kadar 490 kişi hakkında soruşturma açıldı. Bunlardan 317’si görevden uzaklaştırıldı. Daha sonra da KHK ile Kültür ve Turizm Bakanlığından 175 kişi ihraç edildi. Şu anda bunların dışında 297 kişiyle ilgili soruşturma da devam ediyor, bunların 112’si açığa alınmış durumda. İhraç konusu, soruşturma sonucuna göre belirlenecek.”
Bakan Avcı: “OHAL’in uzatılması gerekiyordu çünkü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan yeni deliller, belirtiler, örgüt yapılanmasına ilişkin elde edilen bilgiler, tutukluların verdikleri ifadelerden ortaya çıkan yeni bilgiler bu sürecin etkin bir biçimde yürütülmesi için bu düzenlemenin bir süre daha devam etmesi gerektiğini gösteriyor.”
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk oldu.
Türkiye’nin bütün tatil yörelerinde hayatın normal aktığını belirten Bakan Avcı; “Yerli ve yabancı operatörler ile sektörün temsilcileri, Türkiye'deki olağanüstü halin, Türkiye'ye gelecek turistler açısından hiçbir olumsuz etkisi olmadığını, Türkiye'nin bütün tatil yörelerinde hayatın normal akmakta olduğunu, hatta olağanüstü halin aslında gelen turistlerin, misafirlerin güvenliği bakımından ayrıca bir önemli katkısı olduğunu biz de söylüyoruz, onlar da söylüyorlar.” dedi.
Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şenol Kazancı ile editörlerin sorularını yanıtlayan Bakan Avcı, “15 Temmuz darbe girişimine karşı Türk milletinin gösterdiği kahramanlığı anlatan kültür sanat etkinliklerine destek veriyor musunuz? Şu ana kadar nasıl çalışmalar yapıldı?” sorusuna karşılık, 15 Temmuz sonrasında çok duygusal yoğunluklu günler yaşandığını, bunun en iyi ifade bulacağı mecranın da sanat ve kültür alanı olduğunu söyledi.
Bu konuda özellikle gençlerin duyarlılıklarını, çalışmalarını destekleyici programlar geliştirdiklerini belirten Bakan Avcı, daha önce uygulamaya koydukları “Genç-Des” programı kapsamında, 15 Temmuz sonrası temaları öne çıkaran projelere öncelik vermeye çalıştıklarını anlattı.
Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünce, 15 Temmuz şehitleri anısına üç büyük yarışma düzenlendiğini aktaran Bakan Avcı, bu kapsamda “Afiş, Tasarım ve Video” yarışması yapılacağını kaydetti.
Bakan Avcı, bu yıl 73’üncüsü yapılacak “Devlet Resim Heykel Yarışması”nın 15 Temmuz temalı olarak düzenlenmesine karar verdiklerini bildirerek, bu yarışmanın, Ankara ve İstanbul’da yapılması planlanan “15 Temmuz Anıtı”na katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi.
Anıt Düzenlemeleri Konusunda Zafiyetimiz Var
Her türlü anıtsal düzenlemenin “heykel” kavramı içinde değerlendirilebileceğini belirten Bakan Avcı, “Buna çok ihtiyacımız var. Çünkü açıkçası biz bu işi pek bilmiyoruz. Anıt düzenlemeleri konusunda zafiyetimiz var. Dolayısıyla o konuda bu yarışmanın da ciddi bir düzenleyici rol oynayacağına inanıyoruz.” dedi.
Yine Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından “Çok Sesli Koro Eserleri Beste Yarışması” açıldığını anımsatan Bakan Avcı, ayrıca belgesel ve sinema filmi projelerinden 15 Temmuz temalılara öncelikli destek verme kararı aldıklarını ifade etti.
Bakan Avcı, “15 Temmuz ile ilgili çok film, belgesel projesi geliyor. Diyelim, Ankara’da Kahraman Kazan ile ilgili. Zaten 15 Temmuz’dan sonra Kazan’a gittiğimde bunun sözünü de vermiştim. Sözünü vermeme gerek yokmuş, zaten çok büyük bir talep var. Orada inşallah bir de şehitlerimizin hatıralarını yaşatmak için bir müze açacağız.” diye konuştu.
FETÖ Soruşturması Kapsamında Açığa Alınanlar
Bakan Avcı, bir başka soru üzerine de Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde FETÖ soruşturması kapsamında bugüne kadar 490 kişi hakkında soruşturma açıldığını, bunlardan 317’sinin görevden uzaklaştırıldığını bildirdi.
Bakan Avcı, “Daha sonra da KHK ile Kültür ve Turizm Bakanlığından 175 kişi ihraç edildi. Şu anda bunların dışında 297 kişiyle ilgili soruşturma da devam ediyor, bunların 112’si açığa alınmış durumda. İhraç konusu soruşturma sonucuna göre belirlenecek.” şeklinde konuştu.
İhraçlar konusunda bazı eleştiriler geldiğini söyleyen Bakan Avcı, şöyle devam etti:
“Bizimle ilgili abartarak bir örnek vereyim, ‘filan yerdeki bir ören yerindeki bekçinin örgütle alakası olsa ne olur, olmasa ne olur. Onunla neden uğraşıyorsunuz, bir müze memuru veya Kültür Bakanlığındaki şube müdürüyle?’ deniyor. Bu ilk bakışta, normal şartlarda, makul bir soru gibi görünüyor. Olağan hallerde bu makul bir soru ama olağanüstü hal işte bunun için gerekli. Mesela kendi yaşadığım bir örneği söyleyeyim; Milli Eğitim Bakanlığında uzman yardımcısı olarak bildiğimiz, istihdam ettiğimiz bir görevlinin, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı özel kalem müdürüne emir verecek salahiyetle bir örgüt mensubu olduğu ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanının odasını dinleyen emir subayı ve özel kalem müdürünün örgüt içindeki abisi, bağlı olduğu kişi, bizim Milli Eğitim Bakanlığındaki masum bir uzman yardımcısı olarak tanıdığımız kişi çıktı. Dolayısıyla devlet bürokrasisi içinde tuttuğu yer çok kritik gibi görünmeyebilir. Biz onun devlet bürokrasisi içindeki yerini biliyoruz ama örgüt içindeki yerini, örgüt hiyerarşisi içinde nerede durduğunu bilmiyoruz. Büyük, küçük demeden, bulunduğu yere bakmadan, hakkında herhangi bir şikayet, bir ihbar, emare, bir bildirim, uyarı olan veya bize ulaşmış somut veriler olan kişilerle ilgili soruşturmalarımız, bu perspektiften özellikle ciddiye almak zorunda olduğumuzu söylüyoruz.”
Olağanüstü Hal Uygulaması
Olağanüstü hal uygulamasının 3 ay süreyle uzatılmasının turizme etkisinin sorulması üzerine Avcı, kelime anlamı olarak “olağanüstü hal”in yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu belirtti.
Özelikle yurt dışında bu konuda yanlış anlaşılmaların olduğunu ifade eden Avcı, “Yurt içinde vatandaş olağanüstü halin kendi gündelik hayatına nasıl yansıdığını, daha doğrusu nasıl yansımadığını zaten yaşayarak görüyor.” ifadesini kullandı.
Bakan Avcı, olağanüstü hal uygulamasını “devletin, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından ortaya çıkan durumu olabildiğince etkin yönetebilmek için kendisine getirdiği uygulama düzeni" olarak nitelendirerek, “Vatandaşın gündelik hayatına yönelik herhangi bir değişiklik söz konusu değil, bunu da vatandaş gündelik hayatında görüyor zaten. Olağanüstü hal, devlet işleyişinin daha hızlı, daha etkin ve normal mevzuat içinde yapılamayan, alınamayan bir takım tedbirlerin mümkün olduğu kadar süratle ve etkin biçimde alınmasını sağlamaya yönelik bir düzenleme.” diye konuştu.
Olağanüstü hal uygulamasının uluslararası hukukta yer aldığına dikkati çeken Avcı, Fransa'nın başkenti Paris'te söz konusu uygulamanın devam ettiğini hatırlattı.
Bakan Avcı, 3 ay için ilan olağanüstü halin gereklilikten dolayı uzatıldığını belirterek, “15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan yeni deliller, belirtiler, örgüt yapılanmasına ilişkin elde edilen bilgiler, tutukluların verdikleri ifadelerden ortaya çıkan yeni bilgiler bu sürecin etkin bir biçimde yürütülmesi için bu düzenlemenin bir süre daha devam etmesi gerektiğini gösteriyor. Bunu da vatandaşımız gayet güzel görüyor.” dedi.
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından daha önceden belirlenen Dünya Turizm Örgütü ile protokol imza töreni için 22 Temmuz’da İspanya'ya gittiğini anımsatan Bakan Avcı, orada yoğun katılımlı bir basın toplantısı düzenlendiğini, en çok sorulan sorunun ise olağanüstü hal ve darbe girişimiyle ilgili olduğunu söyledi.
Söz konusu basın toplantısında “İnsanlar gece sokağa çıkabiliyorlar mı?”, “Havalimanlarınız açık mı?” gibi şaşırtıcı soruların geldiğini anlatan Bakan Avcı, Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısının ardından bile uçuşların 6 saat içinde normale döndüğünü, Brüksel Havalimanı’ndaki terör saldırısının ardından ise Brüksel’de havalimanın 11 gün açılamadığını söylediğini iletti.
Terör Saldırılarının Olumsuz Etkileri Oluyor
Bakan Avcı, olağanüstü hal uygulamasının turizme etkisine ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“Yerli ve yabancı turizm operatörleri, sektörün temsilcileri de Türkiye'deki olağanüstü halin Türkiye'ye gelecek turistler açısından hiçbir olumsuz etkisi olmadığını, Türkiye'nin bütün tatil yörelerinde hayatın normal akmakta olduğunu hatta olağanüstü halin aslında gelen turistlerin, misafirlerin güvenliği bakımından ayrıca önemli bir katkısı olduğunu biz de onlar da söylüyorlar. Ama tabii her şeye rağmen olağanüstü hal değil ama diyelim Suriye'de, Irak'ta olup bitenler, dünyanın her yerinde olan ama Türkiye'de de zaman zaman olan terör saldırıları tabii turist kararlarında, ülkemize gelmeyi düşünen insanların kararlarında etkili olabiliyor.”
Bunun sonuçlarının görüldüğünü de ifade eden Bakan Avcı, “2016 turizm bakımından bu anlamda sıkıntılı bir yıl oldu. Önce Rusya ile yaşadığımız uçak krizi nedeniyle Rusya'nın Türkiye'ye gidişleri yasaklaması, uçuşları yasaklaması vesaire onlar aşıldı ama her şeye rağmen bir takım terör saldırılarının olumsuz etkileri oluyor tabii.” diye konuştu.
Ciddi, Köklü Dönüşüme İhtiyacımız Var
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ‘kafalar değişmediği’ için olduğunu belirterek asıl devrimin, reformun kültürde yapılması gerektiğine işaret etmişti. Bu kültür devriminden kasıt nedir, nasıl yapılacak” denilmesi üzerine Bakan Avcı, söz edilenin siyasi kültür, siyaset yapma biçimiyle ilgili olduğunun altını çizdi.
Bu konuda ciddi bir zihin dönüşümüne ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Bakan Nabi Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milletçe ihtiyacımız var ama özellikle millete rağmen siyaset yapmayı, millete rağmen bir şeyler yapmayı benimsemiş olanların veya kendilerini bu jakoben alışkanlıklardan henüz kurtaramamış olanların böyle bir devrime, zihinsel devrime ihtiyaçları olduğu çok açık.
İşte 15 Temmuz da dahil geçmişte yaşadığımız bütün askeri müdahaleler ve vesayetler epey tarihi geriye giden bir kültürel çarpıklığın da sonucu, siyasi kültürümüzdeki bir çarpıklığın da sonucu. Bu Osmanlı'dan beri devam eden ve günümüze de, Cumhuriyet dönemine de 'halaskar zabitan' yani 'kurtarıcı subaylar' veya 'rahatsız genç subaylar' vesaire gibi söylemlerle siyaset tarihine geçmiş olan kötü alışkanlıkların bertaraf edilmesi gerektiğini bunun için de zihni bir dönüşüm gerektiğini, siyaset kültürümüzün bu doğrultuda devrimci bir dönüşüm geçirmesi gerektiğini vurguluyor Sayın Cumhurbaşkanı. Doğru, buna çok ihtiyacımız var. Bunun gerekleri de yine olağanüstü hal uygulaması kapsamında bazı kurumlarda, eğitim kurumlarında, askeri eğitim kurumlarında, uygulamalarımızda bunun tortularının temizlenmesine yönelik uygulamalarda kendini gösteriyor zaten. Ama Cumhurbaşkanımız her ne kadar bunu muhtemelen siyasi kültürümüz için söylemiş olsa da geniş anlamda, doğumdan ölüme kadar bütün hayatımızın biçimlenmesini eğer kültürden bunu anlıyorsak ve bunu doğru, iyi, yararlı, güzel arayışı olarak anlıyorsak ki öyle anlamamız gerekir kültürü en geniş manada, hayatın güzelleştirilmesi, yararlı hale getirilmesi, doğru olanın gençlere ve çocuklara öğretilmesi ve yaşanması olarak anlıyorsak orada da ciddi, köklü, eğitime ve dönüşüme ihtiyacımız var.”
Türkiye'nin genç bir ülke olduğunu, iç göçün, toplumsal olarak yatay ve dikey hareketliliğin yoğun yaşandığına dikkati çeken Kültür ve Turizm Bakanı Avcı, şunları kaydetti:
“Böyle bir ülkede değer yargıları, hayat tarzları, yaşama kültürüne ilişkin birikimlerimiz zaman zaman çok ciddi zorlanmalarla karşı karşıya kalıyor. Diyelim köyden kalkıp geldiğiniz zaman büyük şehre geçmişteki alışkanlıklarınızı oraya taşımanız zor, iyisiyle kötüsüyle bir takım, iyilerinizi kaybetme tehlikesi olduğu gibi bir takım yeni ve sizin geçmişteki hayat tarzınıza, güzel, doğru anlayışınıza uymayabilecek bir takım pratiklerle karşılaşma tehlikesi ve gerçeği var. Dolayısıyla bunların uyumlu biçimde bir arada sürdürülebilmesi için de kültürümüzün iyi, güzel, doğru unsurlarının özellikle eğitim kurumlarımızda ama aynı zamanda bütün kurumlarımızda, gündelik pratiklerimizde çocuklarımıza, gençlerimize sağlıklı bir biçimde aktarılması gerekiyor. Geniş anlamda da Sayın Cumhurbaşkanının kastettiği devrim bu olsa gerek.”
(18.10.2016)