Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, TRT Haber ve yerel televizyonların Eskişehir’deki ortak yayınında ‘Anadolu Soruyor’ programına konuk oldu.
Gazetecilerin sorularına Bakan Avcı’nın yanıtlarından ön plana çıkanlar şu şekilde:
Soru
Bugün Almanya’da bir saldırı oldu, geçtiğimiz günlerde Fransa, Belçika, Amerika’da saldırılar oldu ve bugün de Mardin’de oldu. Bütün dünyada terör var. Terörünün ekonomiye, kültüre, turizme etkileri nelerdir, sadece Türkiye’yi mi etkiliyor?
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı
“Evet. Bütün dünyada terör çok yaygın bir olgu maalesef. Fakat özellikle biz Türkiye olarak bu terörle ilgili haberler konusunda, yorumlar konusunda doğrusu biraz kendimize haksızlık ediyoruz. Bakın işte sizin verdiğiniz örnekte olduğu gibi, Almanya’da bu yaşandı. Ama benzer şeyler Amerika’da okullarda, toplu yerlerde, işte Belçika’da biliyorsunuz havaalanında pek çok terör olayları gerçekleştirildi, İngiltere’de, İspanya’da, dünyanın her yerinde, Rusya’sında da, Amerika’sında da terör zaman zaman o çirkin ve vahşi yüzünü gösteriyor.
Ama ben kendimi de bir anlamda medyanın bir mensubu olarak sayarım, o bakımdan bir özeleştiri olarak söylüyorum. Fakat biz Türkiye’de medya olarak bu terör olaylarının haberleştirilmesi ve yorumlanması konusunda maalesef yeterince özenli davranmıyoruz ve kendimize çok haksızlık edecek şekilde bu konuları konuşuyor, tartışıyoruz.
Çok basit bir iki örnek vereyim mesela. Bakın, son zamanlarda terör demesek bile şiddet olayları Paris’te de ortalığı kasıp kavurdu geçen ay içerisinde, Paris’i yaktılar, yıktılar, Şanzelize dâhil pek çok merkezde şiddet olayları, polisle çatışmalar ortaya çıktı, ama bizim televizyonlarımız da dâhil hiçbir yerde, Fransız mecralarında da bunlar bizdeki en küçük bir olayın abartıldığı kadar verilmedi. Amerika’da İkiz Kulelere yapılan saldırılarla ilgili hiçbir cenaze görüntüsü görmedik. Çünkü terörün asıl amacı zaten yaptığı bu eylemleri olabildiğince büyüten bir medya ilgisine mazhar olmaya çalışırlar. Teröristin en büyük gıdası, ne kadar çok medyada yaptığı iş yer alırsa, ne kadar çok gündeme gelirse kendini hedefine o kadar ulaşmış addeder. Onun için teröriste bu zevki de, bu tatmin duygusunu da veya onları besleyen örgütlere, onarı besleyen istihbarat servislerine bunu tattırmamak lazım.
Hepsini örtelim, üzerini kapatalım, hiç bu konuları konuşmayalım anlamında söylemiyorum, ama terör eylemlerini ülkenin çıkarlarına zarar verecek şekilde abartılı yorumlarla ve görüntülerle vermek yanlıştır. Ayrıca çocuklar bakımından da o terör görüntüleri ve haberleri ve yorumları da çocukların psikoloji bakımından da çok dikkat edilmesi gereken bir alan olmuştur. Onun için, olabildiğince bu konularda medya özenli davranmak zorundadır.
Bakın Ocak ayında biz Güneydoğu’da, Doğu’da Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de okulları tatil ettik hatırlarsanız, ben o zaman Millî Eğitim Bakanıydım. Silopi, Cizre ve Şırnak merkezde 80 bin çocuğumuzu ilgilendiren bir karar aldık, okulları tatil ettik, çünkü okullara yönelik terör faaliyetleri vardır, okullara giden caddelere mayınlar döşeniyordu. Öğretmenlerimize yönelik saldırı ihtimalleri vardı vesaire, bunu göz önüne alarak tatil ettik. Çarşaf çarşaf medyada bunlar yer aldı uyarmamıza rağmen. Bunlar sanki bütün Güneydoğu Anadolu’da eğitim durmuş gibi haberler abartılarak verildi, hâlbuki 2 ilçede, 1 il merkezinde yapılan bir çalışmaydı.
Aynı tarihte California’da Almanya’dan gönderilen imzasız bir mail nedeniyle Los Angeles’taki eğitim otoritesi Los Angeles ve çevresindeki okulları tatil etti 1 hafta süreyle, 600 bin çocuk etkilendi, duydunuz mu? Hiç kimse duymadı. Haberi veren New York Times Gazetesi emin olun, şu kadarcık bir yerde özet olarak verdi, manşette falan değil, şurada bir kibrit kutusu kadar, bir gazete ebadının içinde kibrit kutusu ne kadar yer tutarsa o kadar habere yer verdi. 600 bin çocuk etkilendi, vermediler haberi, üstelik imzasız bir mail, ne olduğu, gerçekliği belli olmayan bir duyum üzerine, bir imzasız mail üzerine bile adam bunu yaptı ve kimse bir şey demedi. Biz çok somut terör olayları cereyan ederken okullarımızı korumak için, öğrencilerimizi korumak için, öğretmenlerimizi korumak için bu tedbiri aldığımız zaman da çarşaf çarşaf bütün sanki Doğu’da ve Güneydoğu’da eğitim durmuş gibi haberler yapıldı.”
Soru
Suriye’de yaşanan vahim tablonun bölgedeki yansımaları, Rusya’yla aramızda yaşanan uçak kriz ve sonrasındaki gelişmelerin tamamı dış politikayla ilgili Türkiye’nin maalesef zaman zaman sıkıntı yaşamasına sebep oldu ve turizm bu anlamda çok ciddi etkilendi. Bütün bu gelişmeleri nasıl yorumlamak lazım ve turizmle bağlantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı
“Evet, doğru. Özellikle Rus uçağının düşürülmesinden sonra Rusya’nın takındığı tavır nedeniyle öncelikle Antalya ve çevresini ciddi manada olumsuz etkileyen bir gelişmeyi yaşadık. Rusya bu konuda doğrusu Türkiye’nin samimi hissiyatını çok fazla değerlendirmedi gibi geliyor bana, yani o konuda gerekli açıklamalar, bu olaydan duyulan üzüntüler en yetkili ağızlardan belirtilmiş olmasına rağmen ve olayın gerçekleşme nedeni, bunun uluslararası hukuktaki yeri, karşılığı vesaire, bütün bunlar göz önünde tutulduğu zaman, ama samimi olarak duyduğumuz üzüntüleri de belirtmemize rağmen böyle bir gelişme maalesef yaşandı. Şimdi inşallah zaman içerisinde bu hissiyat yerini daha gerçekçi, daha rasyonel değerlendirmelere bırakır ve bu alandaki özellikle turizmi etkileyen bu manzara zaman içerisinde yerini daha olumlu tablolara bırakır. Dolayısıyla zaten sektör de başından beri bu gelişmeleri hesap ederek olabildiğince geniş bir alanda alternatif arayışlarına başlamıştı.
Bizim zaten başından beri, yani AK Parti iktidarlarının başından beri turizm konusundaki programlarımızda, beyanlarımızda, niyetlerimizde hep vurguladığımız bir husus, olabildiğince kaynak çeşitlendirmesine gitmek, tek bir alana bağlı olmamak. Bu ister Ortadoğu olsun, ister Rusya olsun, ister Almanya olsun, tek bir ülkeye, tek bir bölgeye bağımlı turizm politikalarının doğru olmadığını, bunun mutlaka çeşitlendirilmesi; enerji gibi, yani nasıl enerjide kaynak çeşitlendirmesi stratejik bir öneme haizse, turizmde de öyle, her alanda öyledir. Yani sizin ihracatınızda da tek bir pazara bağımlı hale gelmeniz, o alanda tek üretici olsanız bile risklidir. Yani dünyanın başka hiçbir ülkesinde üretilmeyen bir ürünü bile ihraç ediyor olsanız, tek bir pazara kendinizi kilitlediğiniz zaman veya kendinizi tek bir pazarla sınırlandığınız zaman, bu her zaman risklidir, turizmde de böyledir.
Ama bizim uzun bir süredir özellikle kıyı turizmimizde Antalya’da ve diğer kıyı turizm merkezlerimizde, ama Antalya başta olduğu için onu özellikle zikrediyorum, çok fazla belli ülkelere bağımlı bir yapı gelişti. Tabi netice itibarıyla tur operatörleri de bu konuda artık bir rutine kavuşmuştu işler, o rutinin kolaylığıyla da farklı pazarlara açılma ihtiyacını pek fazla duymuyorlardı. Ama şimdi öyle değil, şimdi biliyoruz ki artık ister istemez bu dersimizi almış görünüyoruz, kaynaklarımızı, hedef kitlelerimizi, hedef ülkelerimizi çeşitlendirmemiz gerekiyor. Ne kadar? Çeşitlendirebildiğimiz kadar çeşitlendirmemiz gerekiyor.
Yani sadece kaynak ülkeler, hedef kitleler açısından değil, yani Çin’i, Japonya’sı, Arjantin’i, bir de ürün bakımından gelecek turistlere sunacağımız ürünler. Şimdi biz sadece, sadece değil ama büyük ölçüde deniz, kum, güneş turizmi üzerinden işleri götürmeye çalışıyorduk, tamam, bunlar büyük zenginliklerimiz filan ama bunun dışında başka zenginliklerimiz, başka birikimlerimiz de var ve pek çok başka pazar da, pek çok başka hedef kitle de özellikle onlar için gelir. İşte Japonlar kültür turizmine daha yatkındırlar mesela, yani Çinliler gastronomiye, yani yeme-içme kültürüne daha, Hintliler başka vesaire. Yani hangi pazardan ne tür ilgilere yönelik turist gelir, onu bilerek planlamalarımızı ve tanıtım faaliyetlerimizi yapmamız gerekir. Onun için hem kaynaklarımızı, hem de ürünlerimizi çeşitlendirmemiz gerektiğini artık çok daha iyi biliyoruz ve onun çalışmalarını da yoğun bir biçimde sürdürüyoruz.”
(24.06.2016)