Bakan Ömer Çelik: “Son 10 yılda bir ülkenin 100 yılda yürüyebileceği yolu yürüdük.”
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Mersin'de Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünün yapımını başlattığı 16 tesisin temel atma törenine katıldı.
Mersin Marina Amfi Tiyatroda gerçekleştirilen törende konuşan Bakan Ömer Çelik, Türkiye'nin artık milli tankını, milli gemisini, aynı zamanda da kendi savaş uçağını yapabilecek kapasiteye geldiğini söyledi.
Geçmişteki gazete manşetlerinden örnekler veren Bakan Ömer Çelik, Türkiye’nin AK Parti iktidarıyla her anlamda çok yol kat ettiğini vurguladı.
Türkiye’nin Her Yerinde Akla Hayale Gelmedik İmkanlarla Büyük Yatırımlar Yapıyoruz
“Bugün göz bebeğimiz, memleketimizin mücevher köşelerinden Mersin’imiz için önemli bir açılış yapıyoruz. Tabii doğal olarak bu tip açılışlarda geçmişteki birçok hizmeti anmaya fırsat olmadan bugünden bahsediyoruz.
Bugün arkadaşlarımızın bahsettiği bu tesislerin Mersin’e kazandırılmasıyla birlikte şimdiye kadar almış olduğu hizmeti çok daha katlayan Mersin, bir tarım kenti, turizm kenti, kültür kenti olarak daha da büyümesine yol açacak çok önemli kazanımlar elde edecek.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminden biliyorsunuz Mersin’e özel bir sevgisi vardır, özel bir bağlılığı vardır. Sayın Başbakanımız aynı şekilde. Sayın Veysel Eroğlu Bakanımız bütün bu yatırımlarla kendisi bizzat ilgilenmektedir. Hatta o kadar hassas ki sadece bu temel atma için ‘Bir aksama var mı?’ diye şimdiye kadar beni üç kere aradı. Herhangi bir aksama olmasın Mersinlilere güzel bir şekilde sunulsun diye. Allah’a şükürler olsun Türkiye’nin her yerinde akla hayale gelmedik imkanlarla, akla hayale gelmedik bütçelerle büyük yatırımlar yapıyoruz. Ve bunların sadece temelini atmakla kalmıyoruz gün vererek açılışlarını da yapıyoruz.”
Bütün Bu Yatırımları, Hizmetleri Var Eden Millettir
“Geçen gün gazete manşetlerini karıştırıyordum. Gazete manşetlerinde şöyle bir şey gördüm: Türkiye’de ekonomi iflas etti, devlet iflas etti. Altında şunu yazıyor: ‘Devlet iflas etti, yurt dışına büyükelçi gönderecek paramız yok. Hatta yurt dışına büyükelçi göndermeyi boş verin, yurt dışında bir tane büyükelçimiz vefat etse onu Türkiye’ye getirecek paramız da yok. İşçi altı aydır maaş alamıyor. İşçilerin altı ay maaş alamaması bir ülkede maliyenin yok olması demek. Bağ-Kur ve SSK iflas etti.’
Şimdi bakın! Sayın Başbakanımız öyle projeler açıkladı ki, bu projeler içerisinde artık Türkiye milli tankını, milli gemisini yaparken aynı zamanda da kendi savaş uçağını yapabilecek kapasiteye erişti.
Bundan bir süre önce Katar’ı ziyaret ettik. Bu ziyaret sırasında Büyükelçimiz ‘Şu anda bir savaş gemimiz Katar’ı ziyaret ediyor. Bu ziyaret nedeniyle akşam resepsiyon vereceğiz. Bu resepsiyona katılır mısınız?’ dedi. ‘Tabii ki katılırım.’ dedim. Savaş gemimiz Somali kıyılarından gelmiş Katar’ı ziyaret ediyor. Geminin özelliği milli savaş gemisi olması. Bu gemiyi yabancılardan almamışız. Kendi mühendislerimizle, kendi işçimizle, kendimiz inşa etmişiz ve Katar’a tanıtmaya götürmüşüz.
Geçen gün Başbakanımız açıkladı, dedi ki, ‘Benim yolculuğum sırasında helikopterime karşı koruma görevi yapan iki helikopter milli helikopterlerimiz, Atak Helikopterleridir.’
Şimdi hep beraber göreceğiz, inşallah 2023’e yaklaştığımızda kendi savaş uçağımızı da yapacağız.
Bakın! Bütün bu yatırımları, hizmetleri yapan da var eden de biz değiliz sizlersiniz.
Çünkü siz bu ülkede bu istikrarı yaratmasanız, siz bu istikrara demokrasiye destek vermeseniz, Türkiye’nin güçlenmesi için bu imkanları ortaya koymasanız Türkiye’de taş üstüne taş koyamayız.
Ama siz Türkiye’de bu imkanı, istikrarı, demokratik kuvveti ortaya getirdiğiniz için Türkiye’de aklın hayalin almayacağı noktalara geldik. Son 10 yılda bir ülkenin 100 yılda yürüyebileceği yolu yürüdük.
İstikrar Toprağa Attığınız Tohumdur, Onun Verdiği Ürün Ekonomidir
Bakın! Sadece bu hafta içerisinde Aydın, Muğla, Urfa, Diyarbakır, bir sürü yeri dolaştık. Sadece Urfa’da bir tek müzeye harcadığımız para 68 trilyon lira. 2001’de IMF memuru gelip de burada 1-2 milyon doları serbest bıraktığı zaman Türkiye’de bayram oluyordu. ‘Piyasalar rahatladı, ekonomi serbestleşti.’ deniyordu. Benim öğrenciliğim zamanında devlet ders kitabı basamazdı. Peki ne oldu da ders kitabı basamayan devlet şimdi öğrencilere parasız kitap verir hale geldi ve üstelik bu öğrencilere tablet verir, akıllı tahta verir hale geldi? Bu arada ne değişti? Petrol mü bulduk? Hayır! Dünyada hiç keşfedilmemiş bir maden mi çıktı Türkiye’de, bir başka ülkeyi mi sömürdük? Hayır!
Yapılan tek iş şu: Türkiye iyi yönetilmeye başlandı, iyi kadrolar eliyle yönetilmeye başlandı. Türkiye’ye istikrar geldi.
Bakın! Mersinli çiftçiler çok iyi bilirler, istikrar toprağa attığınız tohumdur, onun verdiği ürün ekonomidir, istikrar varsa ekonomi büyür; onun dünyaya satılması da işte o ülkenin dış politikasıdır. Eğer bir ülkede istikrar varsa demokrasi güçlenir, ekonomi güçlenir, ekonomi güçlenince de dünyada söyleyecek sözünüzün itibarı artar.
Size bir anımı anlatacağım: Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde dünyanın en fakir ülkesi Nijer’e gittik. Orada Nijer için açtığımız su kuyuları var, TİKA açıyor. Gidip o açılışı yaptığımızda bir de baktık ki bugüne kadar bir araya gelmemiş bütün insanlar, kabileler, bütün kesimler bir araya gelmiş. Niye? Türkiye su kuyusu açıyor diye.
Sayın Cumhurbaşkanımızla Başbakanlığı döneminde ilk Somali’ye gittiğimizde Türkiye Somali’ye öyle şeyler götürdü ki Somali Başbakanı -kulaklarımla duydum- Sayın Cumhurbaşkanımıza, ‘Siz buraya ailenizle, çocuklarınızla geldiniz. Siz bundan sonra buraya bir kuruş yardım etmeseniz bile Somali’ye karşı üzerinize düşeni yaptınız. Buraya on yıllardır bir devlet adamı gelmiyor, sadece bazı yardım kuruluşları paket bırakıp gidiyor. Burada insanların yaşadığını unutmuşlardı. Siz buraya gelerek burada yaşayan insanlar olduğunu bütün dünyaya duyurdunuz.’ dedi.
O günden sonra Somali’ye yapmadığımız şey kalmadı, oralara da yatırım yaptık. Türkiye’ye yatırım yaptığımız gibi dünyanın her yerine de yatırım götürüyoruz. Bir gün Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde Moğolistan’a gittik, Bilge Kaan ve Tonyukuk Anıtlarının olduğu yere gideceğiz. Uçağa girdim, Cumhurbaşkanımızı uçağın en arkasına oturtmuşlar. Nedenini sordum dediler ki; ‘Bu uçağın ineceği yerde doğru düzgün pist yok, havaalanı yok. Bu uçak bildiğin tarlaya inecek. Bu nedenle uçağın ön tarafı aşırı savrulacağı için Sayın Başbakanımızın herhangi bir şekilde zarar görmemesi için arka tarafa oturtuyoruz. Arka taraf daha az sallandığından daha güvenli olur.’ Hakikaten inanamadık ve biz o tarlaya indik. Arabayla birkaç saat yol gittik, gidilecek bir yol değildi.
O gün uçağın inmediği yere, korunmayan Bilge Kaan ve Tonyukuk Anıtı’na bugün gidin, şimdi havaalanı var. Oraya otoyol yaptık, Bilge Kaan Otoyolu. Ve oradaki eserlerin hepsini aldık Moğolistan’da yaptığımız müzeye taşıdık ve o müzenin içerisinde onları şimdi güvenli bir şekilde sergiliyoruz.
Dünyanın başka yerinden de başka örnekler verebilirim size. Hükümetlerimiz döneminde dünyaya yapılan yatırımlarla ilgili olarak neler yaptığımıza dair çok daha başka örnekler de verebilirim size.
Ama bütün bu örneklerin, Türkiye’nin içerisinde yapılan bütün bu yatırımların tek bir sırrı var. Bu sır; sizin istikrarı koruyarak Türkiye’de demokrasiye bu gücü vermenizdir.
O sebeple şimdi herkese diyorum ki; hayalinizde Mersin için ne düşünüyorsanız, Türkiye’nin başka yeri için ne düşünüyorsanız, kimseye göstermeden bir kağıda yazın. Ve ‘Her şey olur ama bu olmaz!’ deyin. Bakın göreceksiniz, istikrar sürsün, Türkiye’de istikrar devam etsin 2023’e geldiğimizde Mersin için, Türkiye’nin geri kalanı için onları da yapacağız, açılışlarını da hep beraber yapacağız.
O yüzden işin sırrı istikrarın sürmesidir. Biz Türkiye’deki her bir vatandaşımızın hayatına, hayat hakkına saygı duyuyoruz. Kim nasıl yaşamak isterse öyle yaşasın. Terör olmadan, şiddet olmadan, kimse kimseye baskı yapmadan bütün bu meseleleri çözeriz biz.”
Bir Gün Bu Topraklardan Silahlı Unsurların Tamamen Arındığı Bir Türkiye’yi Sizlerle El Ele İnşa Edeceğiz
“Biz iktidara geldiğimizde vatandaşlarımız üzerinde büyük baskı vardı. Kimisi inancından dolayı, kimisi dininden dolayı, kimisi hayat tarzından dolayı baskı görüyordu. Sadece bir cümle yazdığı için içerde yıllarca yatan yazarlar, düşünürler vardı. Biz Türkiye’ye bu özgürlüğü getirdik.
Şimdi utanmadan birileri, ‘Bugünler 12 Eylül’den beter!’ diyor. Tabii onların yaptığı nankörlük, sadece siyasi istismar aracı olarak kullanmak için yapıyorlar. Türkiye’de göreceksiniz nasıl ret-inkar-asimilasyon politikalarını bitirdiysek; Türkiye’de vatandaşın, dili, dini, hayat tarzı, nasıl bir düşünceye sahip olması gerektiği hakkındaki bütün baskıları kaldırdıysak, hep beraber göreceğiz çözüm süreci de başarıya ulaşacak ve bir gün bu topraklardan silahlı unsurların tamamen arındığı, artık silahlı unsurların hiçbir şekilde bulunmadığı bir Türkiye’yi de sizlerle beraber el ele inşa edeceğiz.
Bakın biz Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten bugüne büyük bir çizginin devamıyız. Biz Osmanlı, Selçuklu bu büyük tarihi mirasın devamıyız. Bütün bu mirasa sahip çıkıyoruz.
Şu aralarda dolaşan çocuklar, sizin çocuklarınız. İşte ben de onlar gibi Çukurova’nın sokaklarında büyüdüm. Ben de onlarla aynı okullara gittim. Onlarla aynı sokaklarda büyüdüm, aynı Çukurova güneşinin altında esmerleştim. Bu toprakların bana verdiği sayesinde sizler beni milletvekili, bakan yaptınız. Ama emin olun bunların hepsi gelip geçicidir. Bunların hiçbirinin milletin gönlündeki sevgi yanında hiçbir kıymeti yoktur. Bu milletin çocuklarına bu barajlarla, yaptığımız bu tesislerle, bu sulama tesisleriyle bir damla daha fazla su götürmenin hazzı hiçbir makamda ve mevkide yoktur. Onun için Mersin için, Adana için, Osmaniye için Çukurova için çalışmaya devam edeceğiz.”
Elimizdeki En Büyük Zenginlik Milletin Ta Kendisidir
“Bundan sonrasında da bütün bu yatırımları, bugün kaç tane yatırım yapılmışsa, kaç milyon liralık yatırım yapılmışsa daha fazlasını yapmaya devam edeceğiz. Çünkü elimizdeki en büyük zenginlik milletin ta kendisidir.
Eğer Türkiye’de bir iş başarmak istiyorsanız, Türkiye’yi zenginleştirmek istiyorsanız, Türkiye’nin ekonomisini güçlendirmek istiyorsanız, Türkiye’nin dünyadaki itibarını arttırmak istiyorsanız yapacağınız tek şey vardır. Halkla beraber olacaksınız, milletle beraber yürüyeceksiniz.
Geçmişte Türkiye’de çok meşhur olan bazı siyasi laflar vardı. Nedir o? ‘Altı kere gittim yedi kere geldim.’ Şu demek: ‘Ben milletin bana verdiği iradeyi altı kere kaptırdım.’ demek. Bu bir marifet değil. Biz sizin bize teslim ettiğiniz milli iradeyi hiçbir çeteye, hiçbir gruba kaptırmadık ve kaptırmayacağız, sonuna kadar sahip çıkacağız.
Bakın! Kamuoyuna yansıyan veya yansımayan bir sürü siyasi suikast girişimi olmuştur. Bir sürü darbe tertibi olmuştur. Bir sürü oligarşik grup bu hükümetlerimizi devirmeye kalkmıştır. Bir sürü belaya, meşakkate karşı mücadele etmişizdir. Bunların bir kısmı kamuoyu tarafından bilinir bir kısmı bilinmez. Ama bütün bular karşısında dimdik dururken yaptığımız neydi biliyor musunuz?
İki şeye güveneceksin ve gerisini umursamayacaksın; önce Allah diyeceksin, sonra millet diyeceksin ve yolunda yürüyüp gideceksin. Gerisinin hiçbir önemi yok.
Geçen günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın -kendisine buradan saygılarımızı iletiyoruz- fikir mimarı olduğu şekilde Yassıada’nın özgürlükler ve demokrasi adası olarak temelini attık Sayın Başbakanımızla birlikte. İlk defa o idamlardan sonra bir başbakan Yassıada’ya gitti. Bugüne kadar Demokrat Parti’nin mirasını pek çok kesim istismar etti ama hiçbiri oraya gitmedi. Şimdi o darbenin yıldönümündeyiz. Şehit Başbakanı ve şehit Bakanları bir kere daha rahmetle anıyoruz. Onlar bizim seleflerimiz. Onları bir katliam şebekesi katletti.
Şimdi bugün bu millet şehit Başbakanı ve şehit Bakanları rahmet ve minnetle anarken onları katledenlerin isimlerini bile hatırlamıyor sadece lanet edip geçiyor.
Türkiye’de hizmet edenin, milletle birlikte yürüyenin başına gelenlere biz zaten hazırlıklıyız. Ama artık o eski Türkiye geride kaldı. Eskisi gibi bazıları siyaset yaparken, iktidara gelirken millete kulak verir, milletin sesini dillendirir ama iktidara geldikten sonra millete kulağını kapatır, milletin sesini dinlemeyi bırakırdı. Şimdi sadece ve sadece millete kulak veren, iktidara gelirken kulak verdiği gibi iktidardayken de kulak veren, iktidara gelirken milletin sözünü dillendirdiği gibi iktidardayken de milletin sözünü dillendiren kadrolar Türkiye’de işbaşında.
O yüzden Türkiye’nin demokrasisini güçlendireceğiz, istikrarını koruyacağız, Türkiye’nin dış dünyadaki itibarını arttıracağız ve bu yatırımları beşe ona katlayacağız. Mersin için de Türkiye için de daha iyi günlere hep beraber yürüyeceğiz.”
İkinci Çöküşten Cumhurbaşkanımızın Liderliğinde, Ehil Kadrolarla Hep Beraber Çıktık
“Tarihimizde iki kere devletimiz büyük çöküş yaşadı. Birincisi; Osmanlı İmparatorluğu zamanında büyük bir çöküş yaşadı ve Batılılar devletimize ‘hasta adam’ dediler. O çöküşten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğine cumhuriyetimizi kurarak çıktık. Yeni bir devlet kurduk, yeniden dirildik.
İkinci çöküşü ise 2001 yılında yaşadık. Dünyada hiç ekonomik kriz yokken Türkiye’yi o kadar kötü yönettiler ki artık Türkiye’ye ‘hasta adam’ denilmeye başlandı. Ve 2001 yılında öylesine büyük bir krizle karşı karşıya kaldık ki Osmanlı’nın son dönemleri gibi devlet bir anda çöküverdi. İşçisine, memuruna maaş ödeyemeyen, en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir devlet haline geldi. İşte bu ikinci çöküşten de Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, ehil kadrolarla hep beraber çıktık. Sizin verdiğiniz destek sayesinde.
Bizim arzu ettiğimiz şey şudur; Türkiye bir daha hasta adam olmasın. Türkiye her zaman zinde kuvvet olsun. IMF’den borç dilenen bir ülke olmasın. Bu yatırımları başka ülkelerde görüp de özenen nesiller değil, bu yatırımları daha fazla gerçekleştirebilen nesillere sahip olsun.
Türkiye cumhuriyetimizin 100. yılında 2023’e geldiği zaman şimdikinden çok daha kuvvetli olsun. Ve sizin kucaklarınızdaki çocuklar inşallah bu ülkeyi yönettikleri zaman bizim gibi hasta bir ülkeyi devralmış olmasınlar. Çok daha dinamik, çok daha kuvvetli, çok daha zinde bir ülkeyi devralmış olsunlar. İşte bizim Türkiye davamız budur. Bizim yaptığımız Türkiye milliyetçiliği budur. Türkiye’nin itibarını yükseltmek, devletimizin ve milletimizin itibarını her zaman en üst seviyede tutmak. Onun için hep beraber çalışmaya devam edeceğiz. Hep beraber yürümeye devam edeceğiz. Milletimizle birlikte, sizin verdiğiniz destekle. Biz size ‘Bizimle yürü!’ demiyoruz, biz size ‘Biz sizin arkanızdan yürüyoruz.’ diyoruz. Biz sizden başkasından bu devleti yönetirken talimat almayız, emir almayız. Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse o kayıtsız şartsız ifadesine sonuna kadar sadık kalırız.
Onun için bu yatırımlar olabiliyor, onun için ekonomimiz, dış politikamız büyüyor. İnşallah daha da fazlası olacak. Bu güzel Mersin, bu güzel Çukurova şimdi gördüğü günlerin çok daha fazlasını görecek. Bu güzel topraklar şimdi gördüğü yatırımların beş katını, on katını görecek. Bugün kaç tesisin temelini atıyoruz? 16. Daha fazla 26-36 tesisin temelini atacağız. İnşallah 2023’ün Mersin’i de şimdikinden çok daha güzel, çok daha güçlü bir Mersin olacak.
Buraya gelirken arkadaşlar Mersin’e yapılan yatırımlarla ilgili bir dosya verdiler bana. Emin olunuz sadece rakamları yazmışlar hangi sektöre ne kadar verildi. Tarıma, işçiye, diğer desteklere, evde bakım desteğine ne kadar verildi diye, kalın dört klasör yapıyor. Hiçbir yorum yok sadece rakamları yazmışlar. Bunlar geçmişte hayaldi şimdi gerçekleştirdik. Bugün hayal olanları da siz destek vermeye devam ederseniz inşallah 2023’te hep beraber göreceğiz, gerçekleştireceğiz.
8 Haziran sabahından itibaren ‘Ya Allah Bismillah’ deyip başlayacağız, çalışmaya devam edeceğiz. Bu ülkeyi kalkındırmaya yepyeni projelerle daha ileriye götürmeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle büyük Mersin sevdalısı, her zaman gözü Mersin’in üstünde olan Sayın Cumhurbaşkanımıza saygılarımızı iletiyoruz. Mersin’in her meselesiyle bizzat ilgilenen Sayın Başbakanımıza saygılarımızı iletiyoruz. Bu tesislerin mimarı olan bunların önderliğini yapan Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu’na buradan İzmir’e selamlarımızı iletiyoruz.”
(27.05.2015)