Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı: "28 Şubat'ı 20 yıldır doğru dürüst anlatabilmiş olsaydık, ne tür iç ve dış saiklerle nasıl bir organizasyon olduğunu iyi anlatabilseydik muhtemelen daha sonra muhtelif şiddetlerde ya 27 Nisan gibi farklı bir mecrada ya 15 Temmuz gibi daha şiddetli ve kapsamlı bir biçimde yaşamazdık"
Bakan Avcı: "Anayasa oylamasının aynı zamanda istikrarın muhafazası için de önemli olduğunu vatandaş da biliyor. Bizim de bunu vurgulamamızda fayda var, o da zaten vurgulanıyor. Bilgilendirme biraz da bu amaçlı"
Bakan Avcı: "Avrupa'da her yıl Türkler ciddi masraflar yaparak, düğün yapıyorlar. Bizim hesaplarımıza göre, her yıl Türkler ciddi masraflar yaparak, 50 bin düğün yapıyorlar. Bu sadece belli başlı düğün salonlarında, bir de evlerde yapılanlar var, onlar kayıtlarda yok. En az 50 bin düğünümüz var. Aşağı yukarı bunun bütçesi 3-4 milyar"
Bakan Avcı: "Sılayırahim bizim kültürümüzde çok önemli bir şey, yani baba ocağını ziyaret etmek. Hem onu yapmış olurlar hem gelirler düğünlerini, derneklerini yaparlar, tatillerini geçirirler. Hem onlar kazanır hem Türkiye kazanır. Bunun tanıtımını da yapmaya başladık"
Bakan Avcı: "Ben sanatçılarla, kurumlarla görüşürken 'şu taraftan bu taraftan, şu görüşten bu görüşten' diye bakmıyorum, onların siyasi angajmanları beni ilgilendirmiyor. Herkesle görüşürüm, yeter ki insanlar bu ilişkiyi, sanatları üzerinden sağlayamadıkları popülariteyi sağlamaya yönelik bir şova dönüştürmesinler"
Bakan Avcı: "Devlet Tiyatrolarımız 15 Temmuzla ilgili bir tiyatro oyunu için ön hazırlıklarını yapıyor"
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu. Bakan Nabi Avcı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Üzerinden 20 yıl geçen 28 Şubat'a ilişkin görüşleri sorulan Bakan Nabi Avcı, bugün 30, hatta 40 yaşında olan birinin, muhtemelen o dönemi yaşı küçük olduğundan hatırlamayacağını ifade etti.
"Bu hatırlama meselesi çok mühim." diyen Bakan Avcı, pek çok şeyi ya nezaketten, sağduyudan veya merhametten unutmanın veya unutmuş gibi yapmanın tercih edildiğini belirtti.
Ancak sonra bu unutmaların pahalıya mal olduğunu vurgulayan Bakan Avcı, 28 Şubat'ın da bunlardan biri olduğunu vurguladı. Bakan Nabi Avcı, "Eğer biz, 28 Şubat'ı 20 yıldır doğru dürüst anlatabilmiş olsaydık, bunun magazinel taraflarının ötesinde ne tür iç ve dış saiklerle nasıl bir organizasyon olduğunu iyi anlatabilseydik muhtemelen daha sonra muhtelif şiddetlerde ya 27 Nisan gibi farklı bir mecrada ya 15 Temmuz gibi yine daha şiddetli ve kapsamlı bir biçimde yaşamazdık." değerlendirmesini yaptı.
"Gençlerde Bu Şuurun Oluşması Gerekiyor"
Özellikle gençlerde bu şuurun oluşması için yaşananların çok iyi anlatılması gerektiğine işaret eden Nabi Avcı, 15 Temmuz ile ilgili bir farkındalık bulunduğuna dikkati çekerek, "Ama onu da çok fazla magazine boğmamamız gerekiyor. Magazine derken, yani benzer olayların tekrarlanmaması için nelere dikkat edilmesi gerektiği konusuna daha ağırlık vererek bunları anlatmamız gerekiyor." diye konuştu.
Bakan Nabi Avcı, 15 Temmuz'u konuşurken dikkat edilmesi gereken hususlar konusunda şunları söyledi:
"Bu olayın müsebbiplerini doğuran sebepleri, bunların nasıl bir sosyolojik zafiyetten beslendiklerini, sonra bunu ve benzerlerini nasıl istismar ettiklerini, ne tür ara safhalarla bugüne kadar böyle getirdiklerini, hareketin muhtelif aşamalarında ne tür takiye yöntemlerine başvurduklarını, dolayısıyla bugün de benzer yöntemlere başvurma ihtimali olanlara bu gözle ve bu dikkatle bakmamız gerektiğini daha iyi anlatmamız lazım.
Aksi takdirde meseleyi sadece büyük bir kahramanlık destanı biçiminde ki doğru, dünya tarihinde, hele ki modern dünya tarihinde eşine benzerine rastlanmayan çok büyük bir milli destan bu. Bu tarafını şüphesiz vurgulayalım, hatırlayalım ama benzerlerinin tekrarlanmaması için de mesela 28 Şubat'ı iyi tahlil etmiş olsaydık, 28 Şubat üzerine gerçekten bu ülkeye nelere mal olduğuna dair yapılan araştırmaları kamuoyuyla gereği gibi paylaşabilmiş olsaydık, bunlar yapılmadı demiyorum, yapıldı. Yani 28 Şubat'ın ekonomik maliyeti çıkarıldı. Türkiye'ye içeride ve dışarıda nelere mal olduğunu iyi anlatamadık. İyi anlatabilseydik, belki daha sonra benzer muhtelif versiyonlarını yaşamamış olurduk. Ama bütün bunlara rağmen, gerek 28 Şubat bunu takip eden kamuoyuna yansıyan ve yansımayan muhtelif girişimler ve en son 15 Temmuz, bize gerçekten çok sağlam bir milli bünyeye sahip olduğumuzu da gösterdi."
Bakan Avcı, adalet sisteminin de bu tür girişimler konusunda çok net ve kararlı duruş sergilemesi gerektiğinin altını çizdi.
GENÇDES İçin Çağrı
Konunun iletişimi boyutundaki kitaplar ve filmlere desteklerde pozitif ayrımcılık üzerine bir soru üzerine Bakan Nabi Avcı, "Hem bunu bir öz eleştiri anlamında da söylüyorum hem de bundan sonrası için özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığının muhtelif projelerine bu açıdan da gençlerimizin, sanatçılarımızın ilgi duymaları için bunu söylüyorum." dedi.
Bakan Avcı, GENÇDES Projesi'ne ilişkin bilgiler aktararak, geçen yıl araya giren pek çok melanet nedeniyle projenin kapsamlı uygulanamadığını, buna rağmen gençlik projelerine 8,5 milyon liralık desteğin dağıtıldığını bildirdi. Bakan Nabi Avcı, "Bunu bu yıl 54 milyon olarak artırdık. İnşallah önümüzdeki yıl daha da artırırız gelen rağbet doğrultusunda." bilgilerini paylaştı.
Hedefinde gençler olan projelere destekler verildiğini anlatan Nabi Avcı, bu desteklerin müzik, tiyatro, turizm, sinema, animasyon, edebiyat, yayıncılık gibi alanlarda, kitap veya antoloji yayımlamak, dergi çıkarmak, kısa film çekmek, bir animasyon yapmak veya Türkiye'nin dünya miras listesindeki bir değerini tanıtmak, hatta bir inceleme gezisi yapmak isteyenlere yönelik olduğunu dile getirdi.
Destekler için bürokrasinin de çok karmaşık olmadığını, Kültür Bakanlığının internet sitesinde GENÇDES sayfasında müracaat koşullarının ayrıntılı bulunduğunu belirten Bakan Avcı, "Gençlerimize veya gençlerimize yönelik proje üretenlere, buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Gelin GENÇDES'den desteğinizi alın. Bu destek için, kişisel müracaat edilebileceği gibi tüzel kişilik, yani dernek, okul aile birliği gibi de müracaat edilebilir." ifadesini kullandı.
Bakan Nabi Avcı, AK Parti tabanının kısmen "Hayır" kampanyasından etkilendiği yönündeki yorumlara ilişkin bir soru üzerine, bunun "Hayırcılar" tarafından yürütülen kampanyanın önemli bileşenlerinden biri olduğunu belirterek, "Onun için o oyuna gelmemek lazım, böyle bir şey yok. AK Parti tabanının nerede durduğu çok net, araştırmalardan da görülüyor." diye konuştu.
Halk oylamasından "Evet" neticesi alınması için AK Parti'nin nasıl bir stratejiyle sahada olacağına yönelik soruya Bakan Avcı, bunun 25 Şubat'ta Ankara'da yapılan kampanyalı tanıtım toplantısında da anlatıldığını anımsattı.
Bakan Avcı, stratejinin daha çok "Bilgilendirme" esasına dayanacağını vurgulayarak, anayasa değişikliğiyle neyin nasıl değiştirildiği ve bunların neye yarayacağının anlatılacağını kaydetti.
AK Parti'nin kampanyasının, bu konuda bilgilenmeye ihtiyacı olanlar için çok yararlı olacağını düşündüğünü aktaran Bakan Avcı, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra tek başına bir hükûmet çıkmadığını, böyle bir sonucun ülkede yol açtığı belirsizlik ve olumsuz etkileri vatandaşın hatırladığını vurguladı.
Bakan Nabi Avcı, "Dolayısıyla, bu anayasa oylamasının aynı zamanda istikrarın muhafazası için de önemli olduğunu vatandaş da biliyor. Bizim de bunu vurgulamamızda fayda var, o da zaten vurgulanıyor. Bilgilendirme biraz da bu amaçlı." dedi.
Halk oylaması kampanyalarına ilişkin tartışmalara da değinen Avcı, "Gördüğüm kadarıyla bu tartışmalarda, televizyon tartışmalarından da belli bir bezginlik var zannediyorum. Çünkü, döne döne aynı şeyler konuşuluyor. Vatandaş, burada tercihinin istikrar ve daha etkin bir yönetimden mi yoksa belirsizlikten mi yana olduğunu, kullanacağı oyun bunlardan birine kapı açacağını bilerek oy kullanmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Miadını Doldurmuş Söylemler Bunlar"
Yeni sisteme geçilmesi halinde, kültür-sanat ve yazı dünyasının biteceği, Devlet Opera ve Balesi'nin Diyanet İşlerine bağlanacağına yönelik iddialar bulunduğu da Bakan Avcı'ya hatırlatıldı.
"Yeni sistemde, nasıl bir kültür-sanat dünyasını göreceğiz?" sorusuna Bakan Avcı, bunların çok bayatlamış söylemler olduğu yanıtını verdi.
Nabi Avcı, bunları çok eskiden beri duyduklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1994'te Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman da bunlar söylendi. Daha doğrusu olmadan önce, Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanma ihtimalinin görüldüğü andan itibaren İstanbul'da yürütülen kampanya... Bir defa, 'Bunlar' lafı çok incitici bir laftır ama o zihniyeti yansıtması bakımından da önemlidir. "Bunlar"ın altı çizilerek, 'Bunlar, iktidara gelirlerse, bunlar İstanbul'da Büyükşehir Belediyesini alırlarsa belediyede çalışan kadınların işine son verilecekmiş, Belediye otobüslerinde haremlik-selamlık uygulaması başlayacakmış, tüm içkili lokantalar kapatılacakmış' gibi... Bizim tahayyülümüz buna yetmiyor ama onların ki bunları aşıyor. Buna benzer pek çok şey üretildi.
Sonra Tayyip Bey, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Ne oldu? Akmayan sular akmaya başladı, İstanbul'un havası temizlendi, ulaşımı düzenlendi. O dönem İstanbul'u bilenler, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır. İnsanlar, evlerinde küvetlerde su biriktiriyordu, bidonlarla su biriktiriyordu. Çöpler dağ gibi yığılıyordu, hatta çöp dağları biriken metan gazından patlıyor, ölenler oluyordu. Hava kirliliği aynı şekilde, Ankara'da da aynı şekilde."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın o dönem yürüttüğü kampanyanın bu sorunların çözümüyle ilgili somut projelere dayandığını vurgulayan Bakan Avcı, yürütülen karşı kampanyanın ise "Kadınların işine son verileceği, haremlik-selamlık uygulamalarının başlayacağı" yönünde olduğunu aktardı.
Bakan Nabi Avcı, "Oldu mu? Hayır. Ama Tayyip Bey'in kampanyasında vadedilenler oldu mu? Evet, oldu. İstanbul'da su sorunu çözüldü, ulaşım sorunu, çöp sorunu çözüldü. İstanbul'da olağanüstü yeşillenme sağlandı." diye konuştu.
Bakan Avcı, AK Parti'nin kuruluşunda ve AK Parti'nin tek başına iktidara gelme ihtimalinin netleşmeye başladığı tarihlerde de yine benzer iddiaların ortaya atıldığını anlattı.
Halk oylaması sürecinde de "Evet" çıkması halinde tiyatroların, sinemaların kapanacağına yönelik iddiaların bir kez daha gündeme getirilmeye çalışıldığına işaret eden Bakan Avcı, Devlet Opera ve Balesi'nin de Diyanet'e bağlanacağına ilişkin iddialara da anlam veremediğini bildirdi.
Bakan Avcı, "Niye Diyanet'e bağlanıyormuş? İşte, 'absürtlük olsun' diye. Bunları yazanların bir kısmı, muhtemelen önümüzdeki dönemde artık müşterisi kalmadığı için, hani 'Müşterisiz mal zayidir' hükmü gereğince emekliye ayrılacaklardır. Çünkü, miadını doldurmuş söylemler bunlar. Bunlar artık iş görmüyor, belki son şeylerini oynuyorlar. Gülüp geçmek lazım, onu demek istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Avcı, Kültür Şurası'nın 3 Mart Cuma günü, İstanbul'da, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında düzenleneceğini hatırlattı.
Kültür Şurası'nın ilkinin 1982 yılında düzenlendiğini, üç yılda bir yapılması gerekmesine rağmen, ikincisinin 1989 yılında organize edildiğini belirten Bakan Avcı, "Şuramız üç gün sürecek. Birinci gün, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın açılış konuşmasıyla başlayacak. Sonrasında iki açılış oturumu yapılacak. Bunlar dörder kişilik oturumlar olacak. Bu oturumlarda, şuradan beklentilerimiz nedir, şurada hangi konulara ağırlık vermelidir, çözüm önerileri konusunda genel çerçeve 'ne olmalıdır'ın üzerinde durulacak. Yani şuraya genel bir çerçeve çizmek için iki açılış oturumu yapılacak." bilgisini paylaştı.
Bakan Avcı, şura kapsamında kültürün etkileşim içinde olduğu alanlarla ilgili kurulan 17 komisyonun çalışmalara başlayacağını bildirerek, şöyle konuştu:
"Her komisyonda o konunun uzmanı 10 kişi olacak. Komisyon başkanının takdiri doğrultusunda dışarıdakilere de söz hakkının verilebileceği bir düzenleme olacak. Bu komisyonlar 'kültür politikaları', 'kültür diplomasisi', 'kültür ekonomisi', 'kültür varlıkları, müzeler ve arkeoloji', 'sahne sanatları', 'sinema, radyo ve televizyon', 'müzik', 'görsel sanatlar', 'dil ve edebiyat', 'yayıncılık ve kütüphanecilik', 'medya ve kültür', 'çocuk ve kültür', 'mimari ve kültür', 'şehir ve kültür', 'yerel yönetimler ve kültür', 'yurt dışı Türkler ve kültür' ile 'aile ve kültür' olacak."
Çalışmalarına başlayan komisyonların şurada raporlarına son şeklini vereceğini anlatan Nabi Avcı, komisyon raporlarının birleşmesiyle şura raporunun ortaya çıkacağını kaydetti. Kültür Şurası'nın herkes için yol gösterici olacağını belirtti.
"Türkiye Deniz, Kum, Güneşten İbaret Değil"
Bakan Avcı, 2016'nın turizm açısından parlak bir yıl olmadığını anımsatarak, "Rusya ile yaşanan kriz gerçi şimdi elhamdülillah ama onun çok ciddi bir etkisi oldu. Bazı terör olaylarının yansıtılma biçiminden kaynaklı olumsuz etkiler oldu. Hem Rusya hem de Avrupa pazarında bir toparlanma söz konusu. Özellikle Rusya pazarı süratle toparlıyor." dedi.
Türkiye'nin turizm tanıtım stratejisini yenilediklerine dikkati çeken Avcı, eskiden turizm tanıtımlarının deniz, kum, güneş ülkesi olarak yapıldığını ancak Türkiye'nin bundan ibaret olmadığını vurguladı.
Türkiye'de başka turizm potansiyelleri olduğuna işaret eden Avcı, "Türk mutfağı Türkiye'nin en seçkin mutfaklarından birisi, belki de birincisi. Türk mutfağı pek çok farklı medeniyetlerin, farklı kültür havzalarının kesiştiği yerde oluşmuş bir mutfak. Burada Arap, Ermeni, Yunan, Makedon, Boşnak, Rus, Türkmen mutfaklarının etkisi var. Buraya geldik, burada mesela zeytinle ve zeytinyağı ile tanıştık. Zeytinyağlı dolmayı biz icat ettik. Her ne kadar şimdi Yunanlılar ona da hevesleniyorlarsa da." diye konuştu.
Nabi Avcı, Türkiye'nin çok zengin bir gastronomi kültürünün bulunduğunu belirterek, Türkiye'ye gelecek olanların sadece deniz, kum, güneş için gelmediğini ifade etti.
Arapların gastronomiye, Japonlar ve Çinlilerin ise arkeolojiye düşkün olduklarını aktaran Nabi Avcı, Hintlilerin de son zamanlarda düğün turizmini çıkardıklarını ve düğünü Antalya'da yapmanın onların yüksek gelir grupları arasında prestij olarak görüldüğünü kaydetti.
Bakan Nabi Avcı, Türkiye'nin deniz, kum, güneş dışında yeme içme kültürü, sağlık, eğitim, kongre, termal turizmi bakımından bütün turizm türleri bakımından çok ciddi potansiyeli olan bir ülke olduğunu hatırlatarak, "Biz sadece deniz, kum, güneş üzerinde, dünya turizminde 6'ıncı sıraya, Avrupa turizminde 4'üncü sıraya gelmişiz. Şimdi bu ürünleri de işin içine kattığımız zaman bunları da dünyaya gereği gibi tanıtabildiğimiz zaman ilk üçe girmememiz için hiçbir neden yok. Bunun için biz şimdi tanıtım stratejimizi illere, bölgelere ve oranın özel ürünlerine göre yeniliyoruz. Sadece denizimizi, güneşimizi, kumumuzu değil, aynı zamanda Van Gölü'nü, Kaçkar Dağı'nı, Toroslar'ı da yemeklerimizi de tanıyoruz. Tek başına Kapadokya bile, Türkiye'de başka hiçbir şey olmasa bile güneş olmasa, yemeklerimiz İngiliz yemeklerinden daha zengin olmasa, İngilizler alınmasın ama..." değerlendirmesinde bulundu.
Danimarka'da görev yaptığını anlatan Bakan Avcı, konuşmasına şöyle devam etti:
"Kopenhag'ta iki şey vardır, hadi bilemedin üç. Bir adada bir şato vardır. 'Hamlet' oyununun geçtiği şato olarak bilinir. Bizim gençlik parkından daha hallice, şehir içinde de bir eğlence parkı vardır. Bir de deniz kenarında bir kayanın üzerine oturtulmuş küçük bir deniz kızı heykeli. Kopenhag'a gelenler o heykelin başında fotoğraf çektirirler. Yemek derseniz, tereyağlı emekleri vardır ama onu da çok güzel süslerler. Kopenhag'ta hiçbir şey demek istemiyorum, dostlarımız yanlış anlamasınlar. Ne kadar az imkanla ne kadar çok şey yapılacağının bir örneği olarak Danimarka'yı söylüyorum, bir başarı hikayesidir. Bizim ki de tam tersi bu kadar çok malzeme ile her şeyimiz var, hala dünyada 6'ıncıyız. Bu kadar çok şeyle bizim birinci olmamız lazım."
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in Gaziantep'i gastronomi bakımından tanıttığını ifade eden Bakan Avcı, her ilin kendi mutfağı ile fark üretme şansı olduğunu bildirdi.
Kayak turizmi konusunda da Kayak Federasyonu ile bir çalışma başlattıklarını aktaran Nabi Avcı, hangi dağda ne kadar pist olduğunun ve potansiyelin ortaya çıkarıldığını belirtti.
"Hem Onlar Kazanır Hem Türkiye Kazanır"
Bakan Avcı, "Avrupa'da her yıl Türkler ciddi masraflar yaparak düğün yapıyor. Bizim hesaplarımıza göre, her yıl Türkler ciddi masraflar yaparak 50 bin düğün yapıyorlar. Bu sadece belli başlı düğün salonlarında, bir de evlerde yapılanlar var, onlar kayıtlarda yok. En az 50 bin düğünümüz var. Aşağı yukarı bunun bütçesi 3-4 milyar." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Komşunu Al Gel Kampanyası" kapsamında, düğünlerin, nişanların, Türkiye'de yapılması çağrısında bulunduğunu hatırlatan Avcı, bunun Avrupa'daki Türkler arasında ciddi bir rağbet göreceğini umduğunu ifade etti.
Buna otelciler birliği, restoran işletmecileri, turizm operatörleri, belediyeler, yerel hemşehri derneklerinin katıldığını ve belediyelerin çağrıda bulunduğunu aktaran Bakan Nabi Avcı, "Sılayırahim bizim kültürümüzde çok önemli bir şey, yani baba ocağını ziyaret etmek. Hem onu yapmış olurlar hem gelirler düğünlerini, derneklerini yaparlar, tatillerini geçirirler. Hem onlar kazanır hem Türkiye kazanır. Bunun tanıtımını da yapmaya başladık." değerlendirmesinde bulundu.
"Bakanlık olarak 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türk milletinin 15 Temmuz'da gösterdiği kahramanlığı anlatmak için tiyatro, sinema gibi çalışmalara ne tür destekler veriyorsunuz?" sorusu üzerine Bakan Nabi Avcı, GENÇDES Projesi kapsamında başta 15 Temmuz olmak üzere tarihi doğru anlamayı sağlayacak her türlü belgesel projesine açık olduklarını duyurduklarını ifade etti.
Proje ile geçen yıl "Düşmeyen Kale Kazan" isimli belgesele destek verdiklerini hatırlatan Avcı, desteklerin devam ettiğini vurguladı.
Sadece sinema, belgesel alanında değil geleneksel sahne sanatlarına, plastik sanatlara, edebiyat, müzik gibi etkinlilere de destek verdiklerini, bu sene bunun için 54 milyon liralık bütçe ayırdıklarını belirten Avcı, "Şu ana kadar 300'e yakın müracaat oldu. Müracaatların daha da artacağını, nitelikli proje örnekleri geleceğini görüyoruz. Desteğimiz devam edecek." diye konuştu.
Bakan Avcı, devlet tiyatrolarının 15 Temmuzla ilgili bir tiyatro oyunu için ön hazırlıklarını yaptıklarını bildirdi.
"Açık Mektup Filan Gibi Yollara Başvurmasını Yadırgadım"
"Müjdat Gezen Sanat Merkezine yönelik saldırı oldu. Bunun ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok tarafından size, 'sanat dünyasına yönelik başka saldırıların da olabileceğine dair' bir mektup gönderildiği belirtiliyor. Bu saldırıları kınamanız isteniyor. Sanat dünyasına yönelik böyle bir düşmanlık artışı olduğunu düşünüyor musunuz, bu mektuba bir cevap verdiniz mi?" sorusuna Avcı, söz konusu mektuba cevap vermediğini çünkü mektubun "açık mektup" şeklinde yayımlandığını anlattı.
Bakan Nabi Avcı, böyle bir açık mektuba niye gerek duyulduğunu anlamlandıramadığının altını çizerek, "Çünkü ben kendisiyle yüz yüze görüştüm zaten. Bu olaydan önce de başka vesilelerle, başka sanatçı mağduriyetleriyle ilgili iddiaları gündeme getirmek için bakanlıkta kendisiyle görüştüm. Hatta o şikayet ettiği konulardan bazılarını çözdük. Bunlarla ilgili herhangi bir teşekkür beklediğimden değil ama sanki onlar olmamış gibi kamuoyu önünde açık mektup filan gibi yollara başvurmasını da yadırgadım. Hele hele bu tür şeylerle iktidar suçlanacaksa... Kendi babasını da kaybettiği Sivas olayları sırasında Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'ydü, Kültür Bakanı da şu anda kendisiyle aynı partide olan bir başka arkadaşımızdı." değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi iktidarlarla bu tür olaylar arasında hemen bu tarz ilişkiler kurup bunlar üzerinden iktidarı suçlamanın doğru olmadığını belirten Avcı, kendisinin sanatçılarla ilgili hassasiyetlerini Müjdat Gezen'in de çok iyi bildiğini vurguladı.
"Kendi Tabanına Yazılmış"
Bu konuyla ilgili gerek kurumun başındaki Müjdat Gezen'in gerek başkalarının yaptığı açıklamalarda çok fazla "tribüne oynama" düşüncesi hissettiğini dile getiren Bakan Avcı, şöyle devam etti:
"Ben hemen olaydan sonra gerekli açıklamaları yaptım o konuda. Böyle provokasyonlar karşısında her birimizin nasıl davranması gerektiği konusundaki düşüncelerimi çok net bir biçimde açıkladım. Bütün bunlar üzerinden bu tür tribün şeylerine girmek, mesajlar üzerinden bir şey oluşturmaya çalışmak bana doğru gelmiyor. O klasik anlamda bir mektup olsa tabii cevap verirdim ama o bana yazılmış değil, kendi tabanına yazılmış bir mektup, çok doğru bulmadım."
Sanatçılarla ya da bir görüşün biraz daha ateşli taraftarı gibi görünen sanatçılarla bakanlık ya da kendisinin şahsı arasında bir gerilimin söz konusu olup olmadığına yönelik soruya Bakan Nabi Avcı, "Hayır, ben herkesle görüşürüm, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da herkesle görüşürüm." cevabını verdi.
Nabi Avcı, kendisiyle yapılacak görüşmenin, karşı tarafın medyatik amaçları doğrultusunda bir şova dönüştürüleceğinin anlaşılması halinde bu görüşmenin olamayacağına işaret etti.
Görüşmenin amacının önemli olduğunu kaydeden Kültür ve Turizm Bakanı Avcı, "Ben sanatçılarla, kurumlarla görüşürken 'şu taraftan bu taraftan, şu görüşten bu görüşten' diye bakmıyorum. Görüşürsem tiyatrocu, yazar, sinemacı, müzisyen diye görüşüyorum. Onların siyasi angajmanları beni ilgilendirmiyor. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Kültür ve Turizm Bakanıyım. Dolayısıyla herkesle görüşürüm, yeter ki insanlar bu ilişkiyi, sanatları üzerinden sağlayamadıkları popülariteyi sağlamaya yönelik bir şova dönüştürmesinler." açıklamasını yaptı.
(28.02.2017)