Bakan Ömer Çelik: “Milli benliğimizin yeniden şahlanışında büyük emekleri olan Türk Ocaklarına ait koleksiyona maalesef 12 Eylül 1980 darbesinden sonra el konulmuş ve çürümeye terk edilmiştir. Bu koleksiyonun milli kültürümüze yeniden kazandırılmasından mutluyuz.”
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in talimatıyla çürümeye terk edilmiş 346 bin kitap ve çok sayıda resim ile fotoğraf çalışması 2013 yılında açığa çıkarılmış, böylece tarihi bir çalışmaya imza atılmıştı.
Bakan Ömer Çelik, bugün o çalışma sırasında depolarda kaderine terk edilmiş olarak bulunan Türk Ocağı Koleksiyonu’na ait önemli eserlerden oluşan serginin açılışını gerçekleştirdi.
Depolarda yok olmaya yüz tutan parçalar arasında 1976’da Milli Kütüphaneye devredilen ve Cumhuriyet dönemine dair önemli anlarda rol oynayan Türk Ocağı’na ait koleksiyonun, yaklaşık 40 bin kitap ile yüzlerce Osmanlıca eserden oluşan yapıtlarından bazıları yer alıyor.
Türk Ocağı Koleksiyonları Darbeler Yüzünden Yıllarca Depolarda Çürümeye Terk Edildi
“Bugün çok önemli bir koleksiyonu milli kültürümüze yeniden kazandırmanın, hayata döndürmenin sevincini yaşıyoruz. Milli benliğimizin yeniden şahlanışında büyük emekleri olan Türk Ocaklarına ait koleksiyona maalesef 12 Eylül 1980 darbesinden sonra el konulmuş ve yıllarca sahipsiz bırakılarak depolarda çürümeye terk edilmişti.
Buradan bir kere daha şu tespiti yapmamız gerekiyor: Bu askeri darbeleri vatan millet adına yaptıklarını söyleyenlerin aslında, millete ait bütün değerlere düşmanlık ettiklerinin bir örneğidir bu koleksiyonların depolarda çürümeye terk edilmiş olması. Bu darbelerin hiçbir gerekçesinin vatanla, milletle, savunulacak tarafı yoktur. İçinde kültür düşmanlığından millet düşmanlığına kadar her şeyi barındıran operasyonlardır bunlar.
Ben göreve gelir gelmez Milli Kütüphane depoları hakkında detaylı raporlar istedim. Bunun neticesinde arkadaşlarımız on yılların ihmali olan, bir depoda çürümeye terk edilen Türk Ocağı Koleksiyonunu tespit ettiler. Bu bizde hem üzüntü yarattı hem de bir heyecan yarattı.
Üzüntü yaratmasının nedeni şuydu; bu kadar kıymetli bir koleksiyonun yıllar boyunca depolarda çürümeye terk edilmesi bizim açımızdan hakikaten üzüntü veren, gönlümüzü burkan, kalbimizi kıran bir şey ama aynı zamanda da heyecan duyduk, nihayetinde bu kıymetli koleksiyonu yok edilmekten kurtaracak bir fırsat yakalamıştık. Gelecek nesillere aktarabileceğimiz en güzel kültürel eserler arasındadır bu eserler. Bu bakımdan milli kültürümüze tekrar kazandırılmış olmasından, tekrar sergi açılmış olmasından çok mutluyuz.”
Türk Toplum ve Fikir Hayatında Çok Önemli Bir Rol Üstlendi.
“Kuşkusuz burada çok değerli hocalarımız var, onlar çok daha önemli tespitler yaparlar.
Türk Ocakları, kurulduğu 1912 yılından günümüze çok ciddi kültürel hizmetlerde bulundu. Türk Ocaklarının kurulduğu yıllar, Türk tarihinin en sıkıntılı yıllarıydı.
Bundan 103 yıl önce, Devlet-i Aliye’nin ölüm-kalım mücadelesi verdiği dönemlerde pek çok milliyetçi aydın, Türk milleti ve devletinin ilim, teknik, kültür, ahlâk, iktisat vb. her alanda güçlü olmasını hedefliyordu. İşte bu yüzden 1912’den itibaren Türk muhafazakârlarının sivil bir akademisi işlevini gören Türk Ocakları, kuruluş amacını da “Cemiyyetin maksadı, akvâm-ı İslâmiyyenin bir rükn-ü mühimmi olan Türklerin millî terbiye ve ilmî, içtimaî, iktisadi seviyelerinin terâkki ve ilâsıyla Türk ırk ve dilinin kemâline çalışmaktır” şeklinde açıklıyordu.
Bu ruhla, gönüllü bir kültür derneği olarak kurulan “Türk Ocakları”, Osmanlı Devleti’nin son yılları ile Millî Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk toplum ve fikir hayatında çok önemli bir rol üstlendi. Her anlamda güçlü bir toplum ve devlet olmanın en önemli koşullarından birinin bilgisizlikle mücadele etmek olduğunun şuurunda, devlet ve milletimizin geleceği için ihtiyaç duyulan insan modelinin oluşturulabilmesi yolunda önemli hizmetler ortaya koydu.
Türk Ocakları, geçmişten gelen mirasa sahip çıkıp, evrensel kültürle bütünleşmek adına, yurt içi ve yurt dışından döneme damgasını vuran eserleri, bilimsel yayınları büyük bir özenle bir araya getirerek eşsiz bir koleksiyon oluşturdu. 1976 yılında Millî Kütüphane Başkanlığı’na devredilen Türk Ocağı Koleksiyonu’na ait kitapların kimliklerinin belirlenmesine dair çalışmalar göreve geldiğim 2013 yılında kurulan üç farklı komisyon ile başlatıldı. Yapılan çalışmada, koleksiyonda elyazmaları, eski harfli (Osmanlı Türkçesi) ve Latin alfabeli Türkçe ve yabancı dil basma kitaplar ile süreli yayınların yer aldığı görüldü.”
Bu Koleksiyon Aynı Zamanda Bizim Kültürel İtibarımızdır
“Koleksiyona ait eserler arasında ayrıca, Selahattin Ömer imzalı İstiklal Mücadelesi’nin verildiği dönemi yansıtan ve tarihî belge niteliği taşıyan 24 resim tespit edildi.
Türk Ocağı Koleksiyonu’nda yer alan bu eserler incelendiğinde, hem Osmanlı Devleti’nin son döneminde, hem de Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yetişen düşünür ve ilim adamlarımızın dönemin tüm sıkıntılarına rağmen dünyada olup bitenleri büyük bir titizlikle takip etmeyi başardıklarını görüyoruz. Bu nedenle, diyebiliriz ki bu koleksiyon, aynı zamanda bizim kültürel itibarımızdır.
Toplumların kültürel geçmişine bakmaksızın geleceklerine yön veremeyecekleri aşikârdır. İçinde yaşadığımız coğrafyanın geçmişinden gelen kültürel değerlerine yaslanarak kendi düşünce geleneğimizden de hareketle milli değerler sistemimizi yeniden harmanlamamız ve genç nesillerimize yepyeni bir anlayışla aktarmamız gerekiyor. Çünkü büyük devlet olma vasfımız, tarihi mirasımızı yeni nesillere aktarmamıza bağlıdır.
Medeniyetlerin gelişmişlik seviyesi ile paralel bir biçimde öne çıkan şehirlerin olmazsa olmazlarından biri de kütüphanelerdir. O kadar ki günümüze kadar ulaşan büyük kütüphaneler bir anlamda içinde bulundukları şehirlerin adları ile adlandırılmışlar.
İskenderiye, Bergama, Celsus, Hattuşaş ve daha pek çok kütüphane, aslında o dönemin toplumsal kimliğini oluşturmakta öncü rol üstlendiği gibi kültürel hafızanın korunmasında da merkezi rol oynamıştır. Bu sebeple Milli Kütüphaneye yeni dönemde böyle bir işlev vermeye çalışıyoruz.
Kütüphanelerimizi toplumun her kesimine hitap eden kurumlar haline dönüştürme ve niteliklerini yükseltme konusunda ortaya konan çabalardan size bahsetmek isterim. Bu çabalara biz çok önem veriyoruz ve bunların hepsini bizzat takip ediyorum. Bu çerçevede milli kültürümüzün kalesi olarak Milli Kütüphaneyi konumlandırmak istiyoruz. Ve aynı zamanda da uluslararası standartlarda hizmet veren bir kütüphane olma işlevini pekiştirmek istiyoruz.
Bu çerçevede göreve geldiğimiz günden beri hem Milli Kütüphane hem de diğer kütüphanelerimizin geliştirilmesi konusunda çok önemli adımlar attık.
Milli Kütüphaneye yoğun bir ilgi var ve biz bu ilgiyi karşılamakla mükellefiz. Bu bağlamda toplam 230 kullanıcı kapasiteli iki yeni salon açtık ve Milli Kütüphane eş zamanlı olarak 1398 kişiye hizmet verme kapasitesine ulaştı böylece. Kütüphanenin açılış ve kapanış saatlerini daha ileri saatlere alarak daha çok kişiye hizmet vermesini hedefledik.
Ayrıca maalesef Kütüphanenin depolarında kayıt altına alınmamış pek çok eser vardı. Bu kayıt altına alınmamış materyallerin yaklaşık 200 bini, 2013-2014 yıllarında kayıt altına alınarak koleksiyona eklenmiştir.
Ülke kütüphaneciliğine katkı sağlamak amacıyla Milli Kütüphane, 2013-2014 yılları arasında yurt içindeki kütüphanelerimize 7 bin 166 materyal bağış olarak gönderirken, yurt dışındaki kültür müşavirliklerimiz, elçiliklerimiz, Türkoloji enstitüleri, milli kütüphaneler ve akademisyenlerin talepleri doğrultusunda 41 ülkeye de 32 bin 414 eser ulaştırmıştır. Bir bakıma Milli Kütüphane, milli kültürümüzü ihraç etme nosyonunu da yerine getirmektedir.
Bu yöndeki destek ve etkinlikleri daha geniş kapsamda sürdürebilmek için Milli Kütüphanemizin kütüphanecilik çalışmaları, bilgi paylaşımı, personel değişimi gibi alanlarda uluslararası düzeyde işbirliğini geliştirmeye yönelik yabancı kamu kurum ve kuruluşlarla mutabakat zabıtları imzalanmasına yönelik politikalar izledik. Bu bağlamda 2014 yılı içinde ikili işbirliği ve ortaklık protokolü adı altında 11 adet anlaşma imzalanmıştır.
Gelişmiş ülke milli kütüphanelerinde olduğu gibi ülkemiz milli kütüphanesinde de dijitalleştirme birimi oluşturma çalışmaları tamamlanmış olup, makine parkının kurulumu gerçekleştirilmiştir. 3 yıl içinde tüm nadir eserlerin dijital ortama aktarılmasını hedeflemekteyiz. Böylece üç yılın sonunda materyal yıpranmasını önleyeceğimiz gibi bunlara erişim kolaylığını da sağlamış olacağız.”
Tasvir ve Harita Koleksiyonları da İnternet Üzerinden Araştırmacıların Hizmetine Sunulacak
“Kitap Dışı Materyaller depolarında yer alan materyallerin kullanıcıların internet üzerinden de erişimini sağlamak için hazırlanan “Güzel Sanatlar” web sayfası, afiş ve tablo koleksiyonlarıyla 5 Ağustos 2014 tarihinde araştırmacıların hizmetine girmiştir.
Önümüzdeki günlerde tasvir, harita koleksiyonları internet üzerinden araştırmacılarımızın hizmetine sunulacaktır.
Başta da belirttiğim gibi, bu koleksiyonun depolarda unutulmuş olması bizde büyük üzüntü yaratırken aynı zamanda da onları bulmuş olmamız ve yeniden kazandırma imkanına kavuşmamız büyük bir heyecan yarattı bizde. Bugün sizlerle birlikte bu heyecanı paylaşmak istedik. Milli kültürümüze ait böyle bir hazinenin yeniden topluma kazandırılması heyecanını bizle paylaştığınız için hepinize teşekkür ediyorum.”
(5 Şubat 2015)