BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ


II. ABDÜLHAMİD’İN 25. CÜLUS HEDİYELERİ SERGİSİ AÇILDI

Bakan Ömer Çelik: “ II. Abdülhamid zayıflayan bir devletin ayakta kalmasını ve tüm mükellefiyetlerini yerine getirmesini sağlamış önemli bir devlet adamıdır.”

Bakan Ömer Çelik: “Abdülhamid Han’ın tahtta olduğu yıllar sanattan mimariye, askeriyeden eğitime kadar her alanda yenilikler ve reformlarla tanışık olduğumuz bir dönemdir.”
 
Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıl dönümü nedeniyle yurt içi ve yurt dışından gönderilen değerli hediyelerin sergilendiği Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in katıldığı törenle kapılarını açtı.
 
Yıldız Sarayı Vakfı ve Yıldız Sarayı Müzesince hazırlanan serginin açılışında konuşan Bakan Ömer Çelik, serginin açılışında bulunmanın Kültür Bakanı olarak en anlamlı görevlerinden biri olduğunu belitti.
 
Sultan II. Abdülhamid Han’ın Türk siyasi tarihi için çok önemli bir yönetici olduğunu aktaran Bakan Ömer Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Abdülhamid Han Göreve Geldiği Dönemin Koşulları Çerçevesinde Değerlendirilmelidir
 
“Kuşkusuz böyle bir gece bir Kültür Bakanı için görevinin en anlamlı gecelerinden bir tanesidir. Bugün burada Türk siyasi tarihi içinde son derece çalkantılı bir dönemde neşet etmiş bir siyasi dehayı, Sultan II. Abdülhamid Hanı, tahta çıkışının 25. yılı vesilesiyle kendisine gönderilen değerli hediyeleri 113 yıl sonra ilk kez bir araya getiren önemli bir sergi vasıtasıyla bir kez daha anmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz.
 
Kuşkusuz bu tip sergilerin sanatsal ve kültürel boyutu kadar siyasi boyutu da var.  Bize hafızamızı tazeleme imkanı veriyor. Nitekim biz içeride yaptığımız sohbette -kısa bir sohbet olmasına rağmen- şimdiye kadar aklımıza gelmeyen birçok şeyi yeniden gözden geçirme imkanını bu vesileyle bulduk.
 
Malumunuz olduğu üzere Sultan II. Abdülhamid, hakkında birbirine zıt birçok değerlendirmenin yapıldığı bir tarihi şahsiyet.  Kimilerine göre izlediği siyaset ve katı yönetimi nedeniyle eleştirilmesi gereken bir yöneticiyken, kimilerine göre ise savunma, hukuk, eğitim, kültür, bayındırlık ve özellikle dış politika alanlarındaki icraatları nedeniyle ileri görüşlü bir devlet adamıdır.
 
Burada yapılan bütün değerlendirmelerin gözden kaçırdığı husus şudur: II. Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu’nun küresel güçler tarafından paylaşıldığı ve İmparatorluk coğrafyasının, devletimizin en zorlu günlerini yaşadığı bir dönemde Devlet-i Aliyye’nin başına geçmiş ve hüküm sürmüştür.
 
Bu nedenle Abdülhamid Han, her şeyden önce göreve geldiği dönemin koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Zayıflayan bir devletin içerisinde bir siyasi deha olarak devletin ayakta kalmasını ve tüm mükellefiyetlerini yerine getirmesini sağlamış önemli bir devlet adamıdır.”
 
II. Abdülhamid Devlet Adamlığı Boyunca Memlekette Büyük Bir İmar Faaliyeti ile Eğitim-Öğretim Seferberliği Başlatmıştır
 
“İmparatorluğun ekonomik açıdan iflas ettiği, dış borçlarını ödeyemez duruma geldiği, özellikle ayrılıkçı propagandaların yoğunlaşarak ülkeyi parçalanma noktasına getirdiği bir dönemden bahsediyoruz.
 
Böylesi talihsiz bir süreçte tahta çıkan II. Abdülhamid, öncelikle siyaseten alınması gereken tedbirleri yerine getirmiş, ilk Anayasayı, “Kanun-i Esasi”yi ilan ederek ilk Meclisi toplamıştır. Otoriter denilen bir padişahın Kanun-i Esasi’yi gerçekleştirmesini ve Meclisi toplamasını dikkatlerinize sunarım.
 
Kendinden önceki dönemden gelen ağır dış borç yüküne rağmen ekonomiden eğitime, sanayiden bayındırlığa kadar pek çok alanda yeniliklere imza atarak uzun devlet adamlığı boyunca, memlekette büyük bir imar faaliyetiyle eğitim ve öğretim seferberliği başlatmıştır.
 
Birçoğu şahsi malından olmak üzere hastaneler, hükümet binaları, camiler, mektepler, medreseler, saat kuleleri, çeşmeler, köprüler ve demir yolları gibi her biri şaheser mahiyetinde eserler yaptırmıştır.
 
Abdülhamid Han’ın tahtta olduğu yıllar sanattan mimariye, askeriyeden eğitime kadar her alanda yenilikler ve reformlarla tanışık olduğumuz bir dönemdir.
 
Bu dönemde gerçek bir ulaşım devrimi yaşanmıştır. Hicaz Demiryolu ile Osmanlı toprakları bir ucundan öbürüne bağlanmıştır.
 
Posta ve telgraf teşkilatı kurulmuş, telefon yaygınlaştırılmıştır. Döneminde, Osmanlı Bahriyesi dünyada ‘tahtelbahir’ yani denizaltı gemisini envanterine dahil eden ikinci bahriye olmuştur. Yani devletimiz -en zayıf zamanında- denizaltıyı bahriyesine katan ikinci devlet olma ayrıcalığına sahip olmuştur.
 
Sadece Anadolu’da değil, Şam'da, Trablusgarp'ta tramvaylar, postaneler ve hastaneler kurulmuştur. Bugün bize ‘Şam’da ve Trablusgarp’ta olanlarla niye ilgileniyorsunuz!’ diyenlere sadece şunu söylemek istiyoruz: Yüzyıl evvel oranın imarı bizim devlet adamlarımız tarafından yapılıyordu. Dolayısıyla Şam’la Trablus’la niçin ilgilendiğimizi soranlara şunu sormamız gerekiyor, ‘Yüzyıldır neden ilgilenmiyoruz! Zaten oraların imarı yüzyıl öncesine kadar bizden soruluyordu.’
 
II. Abdülhamid dönemini ele aldığımızda, yalnızca üniversitelerin, teknik okulların, sanayi kuruluşlarının ve demiryolunun etkin bir şekilde devlet gündeminde olduğu ve hayata geçirildiği topyekun bir kalkınma hareketinden bahsetmiyoruz.
 
Bakınız Haydarpaşa, Sirkeci Garı, Darülaceze, Şişli Etfal gibi hep bu dönemin eserlerinden bahsediyoruz.”
 
 
II. Abdülhamid Dış Politikada Bugün Dahi Çözüm Bulunamayan Sorunlara Karşı En Zorlu Şartlarda Bile Net Bir Duruş Sergilemiştir
 
“Bu dönemde ülkenin kültürel hayatına yönelik önemli adımlar da atılmıştır. Çünkü Abdülhamid Han, aralarında Müze-i Hümayun, Askeri Müze, Beyazıt Kütüphane-i Umumisi, Yıldız Arşivi ve Kütüphanesi’nin bulunduğu kültür müesseselerini kurdurmuş, bugün içinde bulunduğumuz Sarayın tiyatrosunda operet temsilleri ve tiyatro oyunlarının sahnelenmesini sağlamıştır.
 
Bu yeniliklerin ve ilklerin mimarı devlet adamımız, dış politikada bugün dahi çözüm bulunamayan sorunlara karşı en zorlu şartlarda bile net bir duruş sergilemiştir.
 
Bakınız Gazze meselesiyle ne zaman ilgilensek, deniyor ki: ‘Bu mesele bizim milli meselemiz değildir, bu mesele Arapların meselesidir.’ Bizim hükümetimizin 12 yıldır anlattığı meselelerden bir tanesi şudur: Gazze aynı Kıbrıs gibi, aynı diğer meselelerimiz gibi bizim birinci dereceden milli meselemizdir.
 
Gazze’nin milli meselemiz olduğunu nereden çıkarıyoruz? Bakınız,  Filistin’in kendilerine satılması karşılığında Osmanlı’nın bütün borçlarını tasfiye etmeyi taahhüt eden Dünya Siyonist Teşkilatı Başkanı Theodore Herzl’e Abdülhamid şu cevabı vermiştir: ‘Ben bir karış dahi vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir.’ demiştir.
 
Dolayısıyla Gazze’yle olan bağımızı en yakın zamanda ifade eden cümleler Abdülhamid Han’a aittir.
 
Bu iradeye sahip bir hükümdar hakkında konuşurken en azından ön yargısız, insafla ve gerçek bilgiyle değerlendirme yapmak gerekir.
 
Bugünden geriye doğru baktığımızda, farklı ve kayda değer pek çok gelişmenin yaşandığı bir dönemin padişahı olan II. Abdülhamid’in, sahip olduğu gücü kişisel arzuları için kullanmadığını görüyoruz.
 
Öyle ki içinde bulunduğumuz Yıldız Sarayı’nın, sadece yabancı devlet adamlarının ağırlandığı mabeyin bölümünün, İmparatorluğun gücünü hissettirmek adına gösterişli bir biçimde tefriş edildiğini görüyoruz.
 
Sultan II. Abdülhamid’in temsil makamı olan bu küçük bölüm haricinde oldukça mütevazı sayılabilecek bir yapı olan Yıldız Sarayı’nda yaşaması, aslında ihtişamdan ne denli uzak bir hayat sürdüğünü göstermesi bakımından da önemlidir.”
 
II. Abdülhamid İmparatorluğun Çöküş Sürecini Otuz Üç Yıl Ötelemiştir
 
“Üzerine sayısız bilimsel çalışma yapılmış olan II. Abdülhamid dönemini bu vesileyle özetlemeye çalışıyoruz ama özetlemek mümkün değil.
 
Ancak şunu söyleyebiliriz: Sultan II. Abdülhamid Han, emperyal güç odaklarının Osmanlı İmparatorluğu’nu ortadan kaldıracağına emin olunan bir zamanda tahta geçmiş ve İmparatorluğun çöküş sürecini otuz üç yıl ötelemiştir. Böylece İstiklal Savaşı’mızı gerçekleştirecek kadroların yetişmesine de zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına önemli bir zemin hazırlamıştır.
 
Sağlığında vefasızlığa maruz kalmış olsa da, biz bugün onun vermiş olduğu mücadeleyi anlıyor, tarihe adını yazdırmış bu kıymetli devlet adamımızı bir kez daha saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.
 
Böylesi gelişmelere tanık olmuş tarihi bir mekanda hem siyasi hem de entelektüel açıdan farkını ortaya koyan bir devlet adamının 25. Yıl Cülus Kutlamaları’nı yeniden hissederek yaşama imkanı elde etmiş bulunmaktayız.
 
25. Yıl Cülus Törenleri siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları ile birlikte tüm dünyada geniş yankı uyandırmış, Sultan II. Abdülhamid’in ve Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü, bir kez daha ulusal ve uluslararası platformda onaylanmıştır.
 
Sergi kapsamında, Sultan tahttan indirildikten sonra, döneminde oluşturulan komisyonlar vasıtası ile çeşitli kurumlara dağıtılan eserlerin, tarihsel gerçekliğine uygun olarak orijinal mekanı olan Yıldız Sarayı’nda sergilenmesi büyük önem taşımaktadır.
 
Bizi karmaşık ama bir o kadar da görkemli olan o yıllara doğru yolculuğa çıkaracak bu seçkin serginin, kültür mirasımıza sahip çıkmanın önemi ve gerekliliğini tekrar tekrar anlatması bakımından kıymetli olduğunu ifade etmek isterim.”
 
II. Abdülhamid Dönemini Konuşurken Geçmişten Konuşmuyoruz, O Günkü Meselelerin Bugün Devam Ettiğimizi Görüyoruz
 
“Kuşkusuz benim bir Kültür Bakanı olarak ifade edeceğim şudur: Aslında bugün II. Abdülhamid döneminin pek çok meselesini konuşurken geçmişten konuşmuyoruz, o günkü meseleleri konuştuğumuzda birebir bugün aynı meseleleri konuşmaya devam ettiğimizi görmekteyiz.
 
Hafızalarda unutulmaz bir yer edinecek olan bu serginin hazırlanmasında emeği geçen Zeynep Hanım başta olmak üzere, Yıldız Sarayı ve Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlükleri ile Yıldız Sarayı Vakfına içtenlikle teşekkür ediyorum. Saygıdeğer Hanımefendi’ye de -daha önce kendisiyle çok anlamlı bir toplantıda beraber olmuştuk, benim Bakanlığım döneminde bu ikinci anlamlı toplantıdır berber olduğumuz- bu sergiye gösterdiği önem bakımından teşekkür ediyorum.”
 
Bakan Ömer Çelik, daha sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve Yıldız Sarayı Vakfı Başkanı ve AK Parti Şanlı Urfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ile birlikte serginin açılış kurdelesini kesti ve sergiyi gezdi.
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi
  • Sultan II. Abdülhamid’in Cülus Hediyeleri Sergisi