BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ


YAYINCILIK SEKTÖRÜNÜN DOĞASI ÇOĞULCULUĞU GEREKTİRİYOR

 
“Hiçbir Ayrım Yapılmaksızın, Sosyal Bütünleşmenin Amaçlanması, Yaratıcı Sanatçıların Yeteneklerinin Geliştirilmesi ve Uygulanmasına Katkı Sağlamak Görevimizdir.”

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İstanbul TV Forum ve Fuarı’nın açılış törenine katıldı.

Törende yaptığı konuşmada, toplumdaki çoğulculuğun ve kültürel çeşitliliğin yayıncılık sektörüne de yansıtılması gerektiğini vurguladı.

Dizi ihracatının Türkiye ekonomisine çok olumlu katkılar sağladığını kaydeden Bakan Ömer Çelik, Türkiye’de yaratıcı endüstrilerin ülke ekonomisine katkısının ölçümü, ekonomik büyüklüklerinin belirlenmesi ve bu endüstrilerin ülke ekonomisi içindeki yerinin tespiti konusunda bir proje yürüttüklerini ve görev döneminde başlatılan projenin bu alanda yapılan ilk çalışma olduğunu belirtti.

Yayıncılık Sektörü Kültürel Hayatı Doğrudan Şekillendiren Bir Güce Sahip

“Bugün burada çok önemli bir konuyu konuşuyoruz. Bu organizasyon, kültürden ekonomiye, Türkiye’nin çoğulculuğundan ‘soft power’ına kadar birçok meseleyi içeriyor. Yayıncılık dünyası gelişiyor ve sürekli değişim gösteriyor. Çok dinamik bir sektör. Bugün itibariyle dünyanın en dinamik sektörü diyebiliriz. Bir topluma bilgi ulaştırmanın ötesinde kültürel hayatı doğrudan şekillendiren bir güce kavuşmuştur.
 

McLuhan’ın dünya için ‘global köy’ ifadesini kullanması aslında bununla mümkün olmuştur. Çünkü artık bilginin ötesine geçilip doğrudan dünya kültürünü, ulusların kültürünü, uluslararası kültürü şekillendiren bir güçle karşı karşıyayız.

Tabii sadece bu sektörün şirketleşmesiyle, teknik problemlerin çözülmesiyle sınırlı bir mesele değil. Burada kamu yararı gözetilmesinden, pek çok sosyolojik ya da siyasal meseleye kadar tartışmamız gereken çok fazla gündem maddemiz var.

Gerek birey gerekse toplum hayatı üzerinde sahip olduğu etkisi dikkate alındığında, kitle iletişim araç ve ortamlarıyla gerçekleşen üretimin endüstrisi, kültür endüstrisi olarak kabul edilir. Bu, bireysel üretimin ve yaratıcılığın ön planda olduğu bir endüstridir. Gazeteden dergiye, TV programlarından sinema filmlerine, radyo programlarından internete kadar birçok kitle iletişim aracı ve ortamıyla ürünlerini üretiyor ve diğer üretim alanlarının ve ticari alanların tüketicilere sunulmasında da çok önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla, sadece kendi alanıyla sınırlı bir sektörden bahsetmiyoruz, diğer bütün sektörleri yatay kesen, hayatımızın her alanını doğrudan ya da dolaylı etkileyen bir oluşumdan bahsediyoruz.

Yazılı,  görsel ve işitsel alanlarda biçimlenmiş olan kitle iletişim araçları, insanlığın ortak değerlerinin gelişimi, temel hak ve hürriyetlerinin yaşaması bakımında da çok değerlidir.”

Yayıncılık Sektörünün Doğası Çoğulculuğu ve Çok Renkliliği Gerektiriyor

“Kuşkusuz burada bu sektörün doğası çoğulculuğu gerektiriyor, çok renkliliği gerektiriyor. Kamu otoritesinin belki de mümkün olduğu kadar az müdahale etmesi gereken bir durumu ortaya koyuyor. Ama bunun yanı sıra dünya çapında bütün olup biteni taradığımızda da temel hak ve hürriyetler açısından; hem tek tip olabilen hem temel hak ve hürriyetleri çok ciddi bir biçimde destekleyen ikili bir yapıyla karşı karşıyayız. Bütün bunlar önümüzdeki dönemin felsefi tartışmalarının başında gelecek konular.

Elbette teknolojideki gelişmelerin doğrudan yansıtıldığı bir alan olduğu için televizyon yayıncılığı izleyicisine sürekli bir çeşitlilik sağlamaktadır. Alanın adı televizyon yayıncılığı olarak anılsa da artık yayıncılık bir televizyona ihtiyaç bulunmaksızın yapılabilmekte. İzleyiciler de akıllı telefonlardan ve tabletlerden bütün bu yayınları takip edebilmektedir.

Bu bağlamda yayıncılık sektörüne yön veren önemli temsilcilerin katılımıyla sürekli büyüyen ve gelişen televizyon yayıncılığının yakından izlenmesine olanak tanıması, global trendlere, bölgesel gelişmelere erişim sağlanması bakımından bu organizasyonu gerçekleştirenleri içtenlikle kutluyoruz.
 

Bu organizasyon, Bakanlığımız açısından da çok önemli konuları, bağlantıları içeriyor. Yayıncılık sektörüyle işbirliği içindeyiz. Birçok başarıya ve gelişime şimdiye kadar öncülük ettik. Bundan sonra da neler yapabileceğimiz konusunda ciddi bir eylem planına sahibiz.”

Dizi İhracatı Türkiye Ekonomisine Çok Olumlu Katkılar Sağladı

“Bilindiği gibi ülkemiz dizi ihracatında son yıllarda çok önemli bir ivme kazandı. Dizi ihracatı dünyada yüzde 4.54 büyürken ülkemizde 2013 yılı sonu itibariyle bu oran yüzde 20’nin üzerinde gerçekleşmiştir. 75 ülkeye 12 bin saati aşan dizi ihracatının ülkemiz ekonomisine de olumlu etkisi olmuştur.

2004 yılında 10 bin doları bulmayan ihracat rakamı, 2012 yılı sonu itibariyle 200 milyon dolara yaklaşmıştır. Türkiye 2023 vizyonu çerçevesinde bu genç ve yaratıcı sektörümüzde bir milyar doları hedeflemektedir.

Ekonomik getirisi kadar Türkiye’nin ‘soft power’ı olarak da öne çıkmaktadır. Bugün dış politikamızın en önemli ‘soft power’ unsurlarında biri haline gelmiştir. Dünyanın neresine giderseniz gidin sizinle Türkçe konuşan insanlar görüyorsunuz. Nereden öğrendiklerini sorduğumuzda, Türk dizilerinden öğrendiklerini ifade ediyorlar.
 

Gelişmekte olan ülkelerin kendi filmlerini, müziklerini ve diğer yaratıcı ürünlerini üretmedikleri durumlarda, bu ürünleri artan bir sıklıkla ithal etmeleri söz konusu olmaktadır. Kültürel ithalat sorunlu bir kavramdır. Kültürel etkileşim her zaman için desteklenmesi gereken bir kavramdır. Burada mili kültür, küresel kültür gibi bir ikilemin içine düşmemek gerekir. Hiçbir milli kültür, küresel kültürle etkileşim içerisinde olmaksızın kendisini gerçekleştiremez. Milli kültürü korumak adına yapılabilecek en kötü davranış şekli içe kapanmak ve dünyadan soyutlanmaktır.

Dünyanın Küresel Bir Köy Olduğunu Farkında Olacağız

“Dünyanın küresel bir köy olduğunun farkında olacağız. Milli kültürü korumanın daha çok etkileşim, dünya ile daha çok bütünleşme, dünya ve küresel kültürle daha çok rekabet edebilmek için başka kültürlerle oluşturabileceğimiz melezleşme alanlarını doğru bir biçimde tayin etmek olduğunu bileceğiz. Bununla birlikte nasıl ki içe kapanmak kötüyse kendi yerel üretimiz olmaksızın kontrolsüz bir biçimde dışarıdan ithalat yoluyla kültürel hayatı şekillendirme de o kadar tehlikeli olmaktadır. Bu bakımdan kültürel ithalata daha çok bağımlı hale gelinmesi bir ülke için her bakımdan olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

Göreve geldiğim Ocak 2013’te başlattığım bir çalışmadan bahsetmek istiyorum size. Bunu çok önemsiyoruz. Bugünkü gündemimizi oluşturan ve ülkemiz için çok önemli olan yaratıcı endüstri ve yaratıcı ekonomi ile ilgili bir yıldır sürdürdüğümüz bu çalışma yakında sizlerle paylaşılacak. 2013 Mart ayında başlattığımız proje, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ile Telif Hakları Genel Müdürlüğümüz tarafından ortaklaşa götürüldü. Bu çalışma Türkiye’de yaratıcı endüstrilerin ülke ekonomisine katkısının ölçümü, ekonomik büyüklüklerinin belirlenmesi ve bu endüstrilerin ülke ekonomisi içindeki yerinin tespitine dönük yapılan ilk çalışmadır.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü tarafından belirlenen metodolojinin temel alındığı bu çalışmada kitap ve yazılı basın, müzik ve gösteri sanatları, sinema ve video, radyo ve televizyon, fotoğrafçılık, yazılım ve veri tabanı, görsel sanatlar ve grafik ve reklamcılık gibi sektörlerin hepsi incelendi.
 

Bu çalışmanın istenen doğruluk ve kalitede hazırlanmasını sağlamak amacıyla Bakanlığımız başta olmak üzere, Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, TÜİK uzmanları ve akademisyenlerden oluşan bir proje ekibi oluşturuldu.

Aynı zamanda ilgili sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alındı. 2009-2010-2011 dönemini kapsayan üç yıllık veriler doğrultusunda hazırlanmış ve Mart 2014 itibariyle çalışma tamamlanmıştır. Çalışma hiç şüphesiz başta yatırımcılar olmak üzere ilgili sektör, akademisyen ve politika yöneticilerinin bilgisine sunulacak çok önemli bir kaynak haline gelecektir. Önümüzdeki günlerde projeyle ilgili yapılan çalışmanın tamamını sizlerle açık bir şekilde paylaşacağız. Aynı zamanda Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü bu raporu tüm dünyaya yayınlayacaktır.”

Belirlediğimiz ve Belirleyeceğimiz Politikalar Her Zaman Yaratıcılığa Destek Olmalı ve Ulusal Birlik İçinde Çoğulcu Bir Topluma Katkı Sağlamalıdır
 
“Ülkemiz kültür yaşamı ve sektörü için birlikte belirlediğimiz ve belirleyeceğimiz politikalar her zaman yaratıcılığa destek olmalı ve ulusal birlik içinde çoğulcu bir topluma katkı sağlamalıdır. Bu bakımdan burada bulunan herkese Kültür Bakanlığının, kendilerinin paydaşı olmasının ötesinde, kendilerinin evi olduğunu ve kendilerine kapılarımızın her zaman açık olduğunu belirtmek isterim. Hiçbir ayrım yapılmaksızın, yaratıcı sanatçıların, yeteneklerinin geliştirilmesi ve uygulanmasına katkı sağlamak görevimizdir.
 

Kültürel gelişmeler arasında uyum, kültürel kimliklere saygı, çeşitliliğe karşı hoşgörüyle, toprak bütünlüğüne ve ulusal egemenliğe saygı sürekli ve doğru bir barışın zaruri koşulu olmak zorundadır.
Hepinizin bildiği gibi televizyon yayıncıları sinema, müzik, ilim ve edebiyat eserlerini bakımında, kullanıcı kendi yayın ve yapımları bakımında hak sahibi vasfını taşımaktadırlar. ‘584 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ uyarınca radyo ve televizyon yayıncıları ‘Eser Sahibinin Haklarına Bağlantılı Haklar’ başlığı atında korunmaktadır.

Bakanlığımız gerek mevzuat çalışmaları olsun, gerekse eser sahipleri ve yayıncıların da dahil olduğu bağlantılı hak sahiplerinin çıkarlarının korunması bakımında kamunun farkındalığını arttırıcı faaliyetlerde bulunmakta ve bu amaçla düzenlenen etkinlikleri desteklemektedir. Bu kapsamda RATEM de dahil olmak üzere bütün meslek birlikleriyle işbirliği içinde çalışmalarımız sürdürülmektedir.”

Farklılıkların Hepsine Saygı Gösterilmesi, Farklılıkların Hepsinin Eşit Muamele Görmesi, Vazgeçilmez Stratejik Kavram Olarak Çoğulculuğun Her Zaman Akılda Tutulması Çok Önemlidir

“Tabii burada en çok üzerinde durmamız gereken konulardan bir tanesi, kendi ülkemizin geçirdiği evreleri de hep beraber gözeterek bundan sonrasına ışık tutacak bir takım perspektifler üretmektir.

Hangi devlet ya da hangi toplum kültürel çeşitliliği reddetmiş bir siyasal mühendislikle tek tip bir kültür oluşturmuşsa, o toplumun dünyada söz sahibi olması da mümkün olmamıştır. Devletin yazılımını, bir milletin, bir halkın yazılımını geleceğe yürüme perspektifini, kültür oluşturur.

Kültürün dinamik bir şekilde hayatta olabilmesi, bunun radyo, televizyon ve diğer yayın organlarıyla toplumun genel kabulünü oluşturan bir takım dinamikleri ortaya çıkarabilmesi için de temel kavram çoğulculuktur.  O sebeple farklılıkların hepsinin toplumda ortaya çıkması, farklılıkların hepsine saygı gösterilmesi, farklılıkların hepsinin eşit muamele görmesi, yani toplumun tek bir renkten oluşmaması, yayıncılığın tek bir renkten oluşmaması, toplumun bütün renklerini yansıtması, kilit kavram. Vazgeçilmez stratejik kavram olarak, çoğulculuğun her zaman akılda tutulması çok önemlidir. Fakat çoğulculuk, sadece çoğunluk anlamına gelmemektedir.   Çoğulculuğun belli ilkeler ve prensipleri gözeterek hayatta olması da o toplumun kültürel çatısının korunması, birlik ve bütünlüğün korunması bakımından fevkalade önemlidir. Biz bu perspektif içerisinde kültür politikalarımızı oluşturmaya çalışıyoruz. RATEM ve buradaki diğer kuruluşlarla açık bir işbirliği içerisinde, açık bir diyalog içerisinde çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.”
 

Bakan Ömer Çelik açılış programının ardından, sektör temsilcileriyle bir araya geldi.
 
(12.06.2014)
 
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı
  • İstanbul TV Forum ve Fuarı